Daha yeni karşılaştığım ama eminim başka bir hayatta yakından tanıştığım genç ve güzel kadına “Kırıl ama sakın ha yıkılma!” dedim geçen gün, durup dururken. Sonra da kendime şaştım. Çünkü aslında tavsiye veren bir insan değilim ben, en azından bildiğim kadarıyla değilim. Birilerinin rüyalarına sızıp nasihatleri sıralıyorsam ondan da haberim yok. Ama olabilir de tabii: Sonuçta […]
yıldızlara uzanan merdiven
“Hayattaki en iyi dersleri, aç bir karın, boş bir cüzdan ve kırık bir kalp verir” demiş Robin Williams ve çok da iyi söylemiş. Üç beş bilindik kelimeyle öyle derin bir cümle kurmuş ki durup kulak verenin avuçlarına yaşamı anlamaya dair altın anahtarı bırakıvermiş. “Neden?” diye soramayız artık ona. “Neden böyle dedin?” “Tam olarak neyi kastetmiştin?” […]
demir anne, pamuk anneanne
Bunları yazdığımı duymasın ama geçen gün en sevdiğim arkadaşlarımdan biri aradı: Nasıl kızgın, nasıl delirmiş sinirden, çizgi filmlerdeki gibi sevimli kahramanlar gibi burnundan duman, ağzından ateş çıkıyor adeta. Dudaklarının arasından kelimeler değil lav akıyor ve o kadar kızmış ki ben daha “ne oldu, hayırdır?” diye sorana kadar o olan biten her şeyi bir çırpıda anlatıyor. […]
anne kurabiyesi kokulu odalar
Rahata ermeden ölen babaların çocukları huzursuz yaşıyor galiba. Sırtları koltuğa yaslanmadan oturuyorlar. En leziz tatlar bile olsa tabaklarında, alelacele yiyip, tadını almadan yutuyorlar. Yaşamı kırılmasından korktukları kıymetli bir emanet gibi parmak uçlarıyla tutarak yaşıyorlar adeta. Bir sıkı sıkıya sarılamadan ona içlerinden geldiği gibi, tenini hatta kemiklerini hissetmeden huzurla nefes alıp vermenin, gam lekesiz tek bir […]
çiçek çocukları, çevre savaşçıları
Nedense çevreci denince insanların gözünün önünde romantik, hayalci, çocuksu, masum ve doğrusu ya biraz da saf bir tipleme canlanıyor. Buna göre çevreciler kuşlarla şarkı söyleyen, ağaçlarla dertleşen, uğur böcekleriyle tekerleme oyunları oynarken tavşanla kaplumbağanın arasına oturarak masal okuyan kişiler… Boş zamanlarında, ki genel kanıya kalsa çoğu zaten boş gezenin boş kalfası, teletabiler gibi sürekli gülümseyerek […]
Ölü Ozanlar Derneği
Ölü Ozanlar Derneği, birçoklarımızın yüreğini titreten filmlerden biriydi. Zamanı geçmeyecek öğütleri, yarattığı dokunaklı atmosferi, sosyal bilimlerle sanatı, insanı insan yapan değerler olarak anımsatma becerisi ve capcanlı karakterleriyle bence hala da öyle… Bir film değil de bir gözlük adeta o, “al, dünyaya bir de böyle bak” diyen… Ya da bir sihirli kitap, ne arıyorsan onu gösteren […]
ümit*sizsiniz
Sene 1999, birçoklarımız gibi benim için de unutulmaz olacağı sonradan anlaşılacak bir gece yatağıma yattım. Sıcakta zor da olsa sonunda uykuya daldım. Kaçtı hatırlamıyorum, uzaklardan gelen bir tır sesi, tren sesi gibi garip, derin, giderek yükselen bir gürültüyle uyandım. Sarsıntı geldi sonra, 17 Ağustos… Biz çıktık dışarı ama yüzlerce, binlerce insan bir daha gün yüzü […]
her şey seninle başlar
Bugünlerde çocuğunun gizli gizli bir şeyler karıştırdığından şüphelenen tecrübeli bir anneninkini aratmayacak keskin gözlemler yapıyorum. Şaka şaka, vaktim oldukça, insanların sevgi, beğeni veya sempati gösterdiği şeylerin ortak özellikleri olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Belirtmeye gerek bile yok ki beğeninin hedefi de derecesi de alabildiğine göreceli ve değişken. Yaşamlarımız birer ormansa, seçiciliğimiz, anılarımız, beğeni eşiğimiz ve tercihlerimiz […]
yüzüncü yazı
Yüzüncü yazı göremez belki bu gözler… Ama olsun, yüzüncü yazıyı yazdı; ellerin ve en çok da ruhun yardımıyla, şükür… Bir gece vakti, bir başına ve bir anda başlayan yolculuk, bu kelimelere değen gözlerinle devam ediyor ne mutlu ki… “Yazı bitmez, uçup gitmez” diye yola çıkmıştım, kısmetse bu yazın sonunda, yazarak geçen bir yılı tamamlayacağım. Yüzüncü […]
gönlünce kükre kedicik
Yaşama dair içimi tırmalayan memnuniyetsizliğin ve tatminsizliğin haddi hesabi yok şu son bir iki gündür. Aslında bunun öyle elle tutulur bir nedeni de yok. Belki de birikmişler, tarafımca `böyle idare ediver` deyip halının altına süpürülmüşler köpürüyor alttan alta. Uyumak iyi gelirdi. Ama uyumanın birazı kaçmaksa birazı da hafifinden ölmek değil mi? Neyse ben bu karanlık […]