Bugünlerde “herkes kendi kapısının önünü süpürse” diye başlayan o malum cümle geliyor aklıma, ara ara! Acaba diyorum, seneler senesi yanlış mı anladım bu ifadenin anlamını ben? Peki ya diğer insanlar nasıl anlıyor onu? Bu konuda nasıl düşünüyor, nasıl davranıyor? Kafamın içinde bu minik soru işaretleri önce emeklemeye, büyüdükçe yalpalayarak yürümeye ve nihayet dans etmeye başladı. […]
tek başına
Günler, tren yolculuğunda camda beliren anlık görüntüler gibi, akıp gidiyor durmadan. Ne çok hızlı, ne çok yavaş, bazen durağan, bazen şaşırtarak. Gözleri yarı kapalı uyku sersemi bir çocuk gibi, ne görüyorum, ne görmüyorum. Ne yaşıyorum, ne yaşamıyorum, öylece duruyorum. Tren uzun mu kısa mı bilinmez bir yolda bıkmadan gidiyor, arada duruyor kalkıyor. Yavaşlıyor sonra birden […]
renk körü
Bu aralar boyalara kaptırdım kendimi, hem de ne kaptırmak! Bir aşçının taze meyve sebzeler içinde kendini kaybetmesi gibi ya da şarap imalatçısının asma bahçelerinde, ben de boyalar arasında zamandan kopuyorum adeta. Oysa kısa süren soyut resim denemelerim dışında renkler, boyalar ilgimi çekmedi pek şimdiye dek. Biliyorum ki her şey bu eve taşınmakla başladı: Olanı daha […]
acıdaş
Sizlerle acıdan tanışıyoruz biz, Hiç görmediğim kardeşlerim. Yaşanmadan eksilen yıllardan, Giyilmeden kirlenen beyazlardan, Sevgiyle okşanmadan aklaşan saçlardan ya da… Yürekte ukde kalan, Yokluğu acıtan neyse ondan: Sıcak bir çorba, ılık bir kucak, sağlam bir dostluk… İşte o iç cızlamasından tanışıyoruz, insanın ayaklarını zorla yere bastıran. Boşluğu insanın yaşama uzanan köklerini söken her bir […]
“orospu mantısı”
Bu ifadeyi ilk duyduğumda kıpkırmızı kesildiğimi hatırlıyorum. Küçücük bir kızdım, “orospu”nun çok ayıp ve söylenmemesi gereken bir laf olduğunu duymuştum. Utançtan gözlerimi süslü terlikli komşu teyzelerin tombul ayak bileklerinden yukarıya kaldıramadığımı dün gibi anımsıyorum. Onlar, annem çalıştığından pek şahit olmadığım “gün” denen o nezih ortamda bu lafı tekrarlayıp her tekrarda daha coşkulu kahkahalar attıkça orada […]