Su nasıl birazı yitirilmeden avuçlanıp yudumlanamıyorsa, zaman da durmadan akıyor ama sadece birazı yaşanabiliyor. Üstelik bir saniyesi bile cebe atılıp saklanamıyor. Ne sağlığın birazını hastalanıncaya kadar, ne de aşkın yarısını keyfin yerinde oluncaya kadar bir köşede depolayabiliyorsun. Bir gün vakti gelince çıkarıp kullanabilirim diye çekmeceye atıp donduramıyorsun soyut ve kıymetli olan tek bir şeyi… Affetme […]
yaşamaya geldik, olmaya
Demir kanatlı dev kuşları uçurabildiği için mi? Koca koca binalar diktiği için mi? Soyunu doğanın sahibi sandığı için mi? Sebebini bilmem ama insan sanki neden dünyaya geldiğini hepten unuttu. Neredeyse diyeceğim, bir yarışın başlangıç noktasında başlıyoruz sanki hepimiz yaşantımıza… Oysa doğduğumuzda varlığımıza vesile olanlar var, nemli ve yorgun gözlerle karşımızda. Bırak yarışmayı, ayakta duracak halimiz […]
“Öldürmeyen acı güçlendirir”
Nietzsche zamanında nasıl bir deneyimden geçerek, nasıl bir mantık dizgisine dayanarak demiş bilmiyorum “Öldürmeyen acı güçlendirir” diye. Ama bazen bu sözün bir önerme olduğunu kabul ediyorum bazense bu olsa olsa bir dilektir diyorum. Güçlenen bedenimiz mi, ruhumuz mu, irademiz mi? Acı veren kader mi, kendi şeytanlarımız mı, başka insanlar ya da olaylar mı? Bilmiyorum. Onun […]
papatya gibisin
Güneşin ılık ışıkları toprağa vurur vurmaz gözlerini dünyaya ilk kez açmaya hazırlanan bir papatyanın gözünden görülebilir yaşam: Ayakların yumuşak toprağın içinde, yaprakların belinde… Beyaz taç yapraklarınla koskoca gerinerek ve küçük sarı ağzını utangaçça açarak gülümsüyorsun, kim bilir ne umutlarla doğan güne… Aynı hayata o papatya tohumlarını boş göbeğe serpen bahçıvanın gözünden… Bahçıvan sulamayı unuttuğunda üşenmeyerek […]
çiçek çocukları, çevre savaşçıları
Nedense çevreci denince insanların gözünün önünde romantik, hayalci, çocuksu, masum ve doğrusu ya biraz da saf bir tipleme canlanıyor. Buna göre çevreciler kuşlarla şarkı söyleyen, ağaçlarla dertleşen, uğur böcekleriyle tekerleme oyunları oynarken tavşanla kaplumbağanın arasına oturarak masal okuyan kişiler… Boş zamanlarında, ki genel kanıya kalsa çoğu zaten boş gezenin boş kalfası, teletabiler gibi sürekli gülümseyerek […]
içimdeki kara delik
Yaşama işi karmaşık bir iş. Kafası karışık, elleri bulaşık, yapış yapış, pis bir iş bazen… Adı konamadan uçup giden ve o uçuculuğuyla kötüsünün şifasını da beraberinde götüren bir anılar bütünü yaşam denen… Aynı zamanda da aniden gelen, yüreğe oturan öküz gibi teklifsizce yerleşen ve hiç gitmeyen bir keder… Ve hem de avuç yarısı kadar, kocaman […]
1 nisan…
Özene bezene süslenerek, bin bir hevesle gittiğim yüzyılın balosunda yapayalnız gibiyim. Aslında gibisi fazla da, henüz konduracak psikolojik sağlamlıkta değilim. Önce erken geldim sandım, bekledim. Sonra başka gün mü dedim, her gece üst üste balo salonuna geldim. Ampuller attı tek tek kristal avizelerde, piyano zaten en başından beri akortsuz, süslerin pırıltısı kaçtı, gözümün feri… Bir […]
bir görünmezlik iksiri olarak yoksulluk
Geçenlerde, başka bir ülkede, dört sene önce UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) tarafından yapılmış bir sosyal deneye yeniden denk geldim. Nedense bu sefer daha çok dokundu bana. Belki salgın, yoksulluğu daha görünür ve daha yaygın hale getirdiği, düzenli gelirsizliğin ve geleceksizliğin çemberini birçoklarımız için iyice daraltıp belirginleştirdiği için… Belki tahammül edecek gücüm artığı veyahut […]
beyaz zamanlar
Bembeyaz bir sabaha uyandım. Hatta önce tülün arasından gözüme takılan yoğun beyazlığa ilk bakışta inanamadım. O kadar ani ve öyle kalabalık gelmiş ki kar taneleri… Sevindim. Bir hediye almış gibi. Yumuşak adımlarıyla sessizce gelip her yeri el ele kaplayan bu minik şeyler hep bir ağızdan “Sürpriz!” diye neşeyle bağırmış gibi… Açtım perdeleri, geçtim karşısına bu […]
“sen de benim kadar gerçekleri…”
“Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun. Beraber olamayız, benim gibi biliyorsun.” Tıpır tıpır zihnin çatısına yağmaya başladı değil mi anılar yağmuru bazılarımız için! Nostaljinin en dokunaklı ezgilerinden biri! Bu sabah, çok eski ve çok sevgili bir dostla, gerçek bir Sezen Aksu tutkunuyla haberleştikten sonra nereden nasıl bilmem, aniden aklıma düşen sözler bunlar. Sözler aklıma, melodi […]