Bugün yine bir şekilde günün sonunu getirip mesaiyi tamamlamayı başarmıştım tam. Bir günün daha çorba parasını alın teriyle kazanmanın iç huzuru üstümde. O huzur sırtımda uçuşan pelerinse, yorgunluğum ayak bileklerime asılan birer pranga. Bir uça bir sürüne süper markete ulaşmayı da başardım sonunda. Şimdilik iyi gidiyorum, küçük, gündelik zaferlerimden memnunum. Tam o anda kulağıma bilindik […]
bizim klan
“Kendim için yazıyorsam namerdim” Yok, bu olmadı, sanki biraz fazla iddialı kaçtı. Sonuçta seviyorum yazmayı, sadece diğerkâm bir uğraş değil bu, bir yaşam sağlaması. O zaman lafın doğrusu galiba şu: “Sadece kendim için yazıyorsam namerdim!” Çünkü dağıldık bence biz! Dağıldık çoğumuz. Oturduğumuz yerde ya da aynı anda farklı coğrafyalara da dağılarak. Hayatın işi bu zaten: […]
deliliğe tam destek!
Hiçbirimiz her zaman iyi değiliz! Zaten olsak muhtemelen bu sefer de sıkıntıdan deliririz! “Teşrif etmek ister miydiniz?” diye fikrimizi sormadı kimse gelirken. Kendimizi sıcacık, loş bir huzur beşiğinde küvet keyfi yaparken bir anda iki bacağın ve koca koca insanların arasında bulduk. Çok ses var, çok ışık var, burası çok soğuk, “bana dokunma” ve “aa ben […]
saf doğdum, saf yaşarım!
Biz hep insanları birleştiren ortak, evrensel değerlere inandık. Hem o değerlere inandık saf saf hem de onların dünyadaki çoğunluk tarafından paylaşıldığına. Bunlar öyle kompleks konular da değildi, doktoralı olman ya da büyük okullar bitirmen gerekmiyordu. Azıcık düşünmen, birazcık hissetmen bizden olmana yeterdi. Yani bize kalsa insan olman yeterliydi! Peki, neydi bu değerler? Sakın ha öldürme, […]
buralar hep dutluk kalsın
“Sosyal medya çıkalı eşekler çoğaldı” diyeceğim ama ne günahı var ki o tatlı hayvancıkların? Hem maalesef sapık da bol memlekette, maazallah! “Çeşitlerimiz içeride” diyeceğim, o da değil; sapığın sapı boş durur mu, hepsi sokakta, evde, okulda, her yerde! Ayrıca bunlar öyle kendi halinde eşek falan da değil, düpedüz “cavanar!” Haklısınız, doğrusu öyle değil! Ama birçok […]
“keşke” dememek için
Karsuyu ne yapar eder, ulaşır soğuktan büzüşmüş parmaklara. Bot, ayakkabı, çizme, çoğu gerçek birer engel değildir ona kalırsa. Pişmanlık da ona benzer bence. Düşünsene, vicdana sızan pişmanlığın sınır tanımayan karsuyundan farkı ne? Ilık ve kuruyum diye seviniyordun. Şimdi ıslaksın ve üşüyorsun, üstelik evden de uzaksın! Eee daha ne olsun? Ne güzel unutmuştun onu: Kime ne […]
mucize mi ararsın, bini bir para
Bugün de güneşli bir köşe bulduğuna şükrederek, yukarıdan uzanıp onu şefkatle kucaklayan sarıya sığındı, kalp burunlu sarman kedi. Ne mutlu sana, sıcacıksın ve keyfin yerinde şimdi! Oysa bilsen, böyle dertsizce gerinebilmek, yaşamla uyum içinde yuvarlanıp gidebilmek için neler vermezdim! Hep diken üstünde oturan… Tüyleri diken diken… Postunun derdinde… Kedi değil, ben! Hâlbuki çoktan kabul edebilirdim: […]
el havlusu, ev kokusu
Her ev, ev gibi kokmuyor. Veya görünmüyor. Bazı evler çok şirin ve sıcak olsa bile insan kendini orada evde hissetmiyor. Nasıl hissetsin ki zaten orası başkasının evi! Bir başkası orayı önce hayal sonra da var etmiş. Annem ben çocukken “İnsanın kendi evi gibisi yok” derdi. Ve hatta devam ederdi: “Kendi yatağı gibisi yok” “Kendi banyosu […]
siyah beyaz ve rengarenk
Bu aralar içimden hep siyah beyaz Türk filmleri seyretmek geçiyor. Türkan, dolgun dudakları titreyerek, sürmeli gözlerini süzerek aşık olduğu civana baksın: “Sevemedim kara gözlüm, seni doyunca” diye ah’lansın. Bu aşktan habersiz olan Tarık Akan, gönlü de kendi gibi güzel, cânım adam, ağız dolusu gülümsesin, gözlerimizin içine bakarak. Tonton aşçı, evde kalmış hizmetçi kızla bakışarak bu […]
sabah nöbeti
İnsanın her sabah kalkınca sulayacağı birkaç çiçeği olmalı. Ya da cümleyi şöyle kuralım: İnsan, her sabah en azından çiçeğini sulamak için kalkmalı! Bazı sabahlar, sabah oluyor ama olmuyor ya, hani! Uyku bitiyor ama beden dinlenmiş olarak uyanamıyor, ya! O zaman, insan dediğin, en azından, çiçeklerine yazık etmemek adına uyanmalı. Olmazsa, uyur insan yine bir yudum […]