İyi olmasını çok ama çok istediğim haberi beklemiyormuşum. Bir aksilik olur da kötü çıkarsa sonu, işte o zaman dünya başıma yıkılır gibi hissetmiyormuşum.
İlkbaharmış, hem de halis muhlis, zerre hüzün bulaşmamış. Uzak bir yabani çiçek tarlası varmış. Sırtımı dayamışım toprağın halden anlar göğsüne orada, uzanmışım. Bir arı gelip vızlamış başımda. Meraklı gözlerle onu izlerken dilini çözmeye çalıştığımı anlayınca, taşıdığı balı şükranla alt dudağıma damlatmış.
Hayır, doktor kapısında beklemiyormuşum. Koridor dolusu hastanın, eter kokusunun, sese dökülmüş ıstırabın ortasında olamazmışım.
Yazmış. Sessiz ve temiz bir havuz varmış. Sırtüstü uzanmışım o havuzda, hiç kıpırdamamışım, an sonsuzlaşmış… Havuzun yanında ağaçlar varmış, parlak yeşil yapraklı… Bir sincap kendine hamak kurmuş en tepedeki dalların arasında. Tam olur mu öyle şey diye gözlerimi ovuşturacakken az önce şekle benzetme oyunu oynadığım bulutlardan biri gülümseyerek bana göz kırpmış.
Sevdiğimin ölümünden kendi ölümümden çok korkmuyormuşum. Kışmış. İlkbahara heves etmeye başlamak varken tam, aniden ellerimi bırakmamış. An yastan donarak sonsuzlaşmamış. Bir eski dost omzunu borç vermiş ‘başını yaslarsın’ diye, bir uzak akraba dizlerini… Annen kulaklarını yollamış ‘anlat açılırsın’ deyip, en sevdiğin filozof sözlerini, ‘dinle, anlarsın’ diye…
Derken sonbahar gelmiş `geliyim mi` diye sormadan. Hayat durmamış… Durmamış… Durmamış…
kendimi buldum bu yazida; lakin hayatin durmadigini ogrendim gecen bir senede. yine yeniden kaleminize, ruhunuza saglik.
hayat durmuyor. yas tutanınki hariç…
güzel sözleriniz için şükranla.
Kendi alevlerimizde yanmaya hazır olmalıyız. Kaleminize sağlık
Eksik olmayın
İyilikle,
Sıkılmıyor-muş gibi yapmak, heyecanlanıyor-muş gibi yapmak, zengin-miş gibi davranmak, fakirlik içindey-miş gibi davranmak,…
Hayatımızın neredeyse her alanında artık “mış gibi” davranmak bir kural haline gel-miş gibi. Halbuki öyle düşününce sadece yaşıyor-muş gibi davranıyoruz. Doğallıktan uzaklaşıyoruz, samimiyet bitiyor, sonra da hepsinden şikayet ediyoruz, sanki gerçekten rahatsız oluyor-muş gibi…
İlkokuldan itibaren öğretilir, “miş” eki aslında geçmiş zaman ekidir. Bugün ise ne kadar da çok gelecek kipi haline al-mış gibi, biraz da sanki şimdiki zaman gibi…
-mış gibi’nin içinde boğulurken di’li geçmiş zaman cümlelerinin sayısı ne kadar da azaldı değil mi? Ne kadar da yaşamıyor-muş gibiyiz… Halbuki hayat durmamış… Durmamış… Durmamış…
haklısınız, -mış gibi yapmak bana yaşamın tüm olasılıklarına hakaret gibi geliyor.
bir dostumun tabiriyle “hakikate şaplak” atılması gereken zamanlar hariç… o zamanlarda -mışlar düşlere dönüşüyor adeta.
sizi yeniden görmek güzel