İnsanlar kendi aralarında ikiye ayrılır: Duvarlar ve süngerler. Duvarlar ya da diğer adıyla yüreğini her daim derin sulardan da serin tutanlar. Ve süngerler yani buluttan nem kapangiller. Duvarların da süngerlerin de kendi içlerinde alt grupları vardır. Tahta duvarlar, alçıpanlar ve mermer kaplı duvarlar gibi… Süngerler de renklerine, dayanıklılıklarına ve büyüklüklerine göre sınıflandırılır. Buluttan nem kapangiller […]
“kötü terapiste denk gelesin” diyemediklerimiz
Bazı insanlar o kadar kötü kalpli oluyor ki… Önce şöyle bir şaşalıyorum, gerçek olduklarına inanamıyorum. Sonra yapıp ettikleri, kötücül varlıklarını inkâr edemeyecek hale gelince, İçimden geçiresim geliyor: “Öyle yalnız, öyle umutsuz bir hale gel ki terapiye bile seni iyi etme ihtimaline inandığından değil, birinin parasıyla dahi olsa seni dinlemesine muhtaç hale düştüğünden gitmek zorunda kal!” […]
çiçek çocukları, çevre savaşçıları
Nedense çevreci denince insanların gözünün önünde romantik, hayalci, çocuksu, masum ve doğrusu ya biraz da saf bir tipleme canlanıyor. Buna göre çevreciler kuşlarla şarkı söyleyen, ağaçlarla dertleşen, uğur böcekleriyle tekerleme oyunları oynarken tavşanla kaplumbağanın arasına oturarak masal okuyan kişiler… Boş zamanlarında, ki genel kanıya kalsa çoğu zaten boş gezenin boş kalfası, teletabiler gibi sürekli gülümseyerek […]
her şey seninle başlar
Bugünlerde çocuğunun gizli gizli bir şeyler karıştırdığından şüphelenen tecrübeli bir anneninkini aratmayacak keskin gözlemler yapıyorum. Şaka şaka, vaktim oldukça, insanların sevgi, beğeni veya sempati gösterdiği şeylerin ortak özellikleri olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Belirtmeye gerek bile yok ki beğeninin hedefi de derecesi de alabildiğine göreceli ve değişken. Yaşamlarımız birer ormansa, seçiciliğimiz, anılarımız, beğeni eşiğimiz ve tercihlerimiz […]
içimdeki kara delik
Yaşama işi karmaşık bir iş. Kafası karışık, elleri bulaşık, yapış yapış, pis bir iş bazen… Adı konamadan uçup giden ve o uçuculuğuyla kötüsünün şifasını da beraberinde götüren bir anılar bütünü yaşam denen… Aynı zamanda da aniden gelen, yüreğe oturan öküz gibi teklifsizce yerleşen ve hiç gitmeyen bir keder… Ve hem de avuç yarısı kadar, kocaman […]
kendimle barış anlaşması
Şu yaşıma geldim bu dünyada bir insanın diğer insan kardeşleriyle insanca yaşayabilmesi için önce kendisiyle barışmasının olmazsa olmaz koşullardan biri olduğuna karar verdim. Verdin de ne oldu diyebilirsiniz. Sen barıştın mı kendinle ya da barıştırdıkların oldu mu? Yok. Henüz gelmedi elden maalesef. Yapılacaklar listesine ekledim ve ilhamı bekledim. Yükleniyor, yükleniyor, hala daha yükleniyor… Öte yandan […]
karar versen bi dert, vermesen kaç
Büyük kararlar vermekten oldum olası nefret ederim. Çünkü kararı verene kadar kozlar senin elindedir oysa kararı verdiğin anda kontrol senden çıkar. Ve o saniyeden itibaren senin karara sözün geçmez, o sana hükmeder. Kendi verdiğin karar senin yazgın olur adeta. Artık ok yaydan çıkmıştır ve geriye dönüş yoktur. Fani insan canlısının can havliyle sarıldığı pejmürde kontrol […]
sen kimin çocuğusun?
Küçük yerde adettendir: El kadar çocuğun burnunun dibine kadar girip ya da ona şöyle bir yan gözle tepeden bakıp: “Sen kimin çocuğusun bakayım?” diye sormak. Evlat, bu sorunun karşısında şöyle bir afallar. Soruya ilk kez muhatap olduysa özellikle. Adını, yaşını, kim olduğunu unutur o şaşkınlıkla. İki düzgün laf edip kimin olduğunu açıklamaya çalışır. Soru budur […]
hepimiz aynı sudayız
Bugünü çalışma değil, yaşama günü ilan ettim. Bence her insan gibi ben de bunu hak ettim. Mevcut dünya düzeninde iş yaşam dengesinin adil olduğuna inananlardan değilim. Hemen herkesin insanca yaşamak için çalışmak zorunda olduğundan hareketle, düşünmeden edemiyorum, iş, hayatın içine ne kadar sızıyor? Kaç kişinin mesaisi, gerçekten de mesai saatleriyle sınırlı kalıyor? Kaç kişinin bilgisayarına, […]
ego marka bıçak!
Ego dediğin iki tarafı keskin bir bıçak gibi! Ve hemen her bıçak gibi o da yarayı temizleyip iyileştirmekte işe yarıyor. Öte yandan aynı ego yeri geliyor elin kendisini de kesip atıyor. Çünkü herkes bilir ki önemli olan bıçağı tutan eldir ve niyettir! Zaman içinde görüp geçirdikleri sayesinde “egosunu aldırdığını” söyleyenlerin hemen hemen hepsi de dahil […]