gördüğümüz ışık mı tren farı mı?

Dün, senenin en uzun gecesiydi. Ve bu sene çoğumuzun hayatının en uzun senesi… Madem bu geceyi de hep birlikte atlattık. Bence bugün hepimiz maskelerimizin kenarından birer pipet sıkıştırarak ve ucuz pahalı elimizden ne geliyorsa, birer kadeh şampanya patlatarak -ya da kendimize taze demli birer çay koyarak- hayatta kalmamızı kutlayabiliriz! Olur, gündüz de içilebilir gece de, bu özel bir kutlama ne de olsa!

Şaka bir yana, artık resmen başlayan kışa rağmen günlerin an be an uzamasına hazırız. Nasıl uzun geceler, uzayan günlerin habercisiyse kış salepleri de yaz dondurmalarının müjdecisi. Yaşasın güneş! Yaşasın kış! Yaşasın zıtlıkların aşkı!

Malum 21 Aralık gündönümü, bin yıllardır farklı kültürlerde türlü anlamlar taşımış ve çeşitli şekillerde kutlanmış özel bir gün. Üstelik bu sene, güneş sisteminin iki büyük gezegeni Satürn ve Jüpiter bir araya geldi. Ve tabii insanlığın başı göğe erdi!

Zaten hayatımızda sadece karmakarışık bir gökyüzü haritası ve onun şahane etkileri eksikti: Bu vesileyle o eksik de tamamlandığına göre ruhumuzu güçlendirmek ve nirvanaya ermek için cebelleşmek zorunda kaldığımız dış etkenler listesine bunu da memnuniyetle ekleyebiliriz. 

Neyse ki astrologların yorumuna göre Satürn ve Jüpiter bizim deli dahi kova burcunda yepyeni bir döngüye giriyormuş. Böyle olunca da ne oluyormuş, biliyoruz değil mi? Hümanizm, demokrasi, hak hukuk ve toplumsal adalet gibi insanlık onuruna yakışır kavramlar önem kazanabilirmiş. Sanmam. Ama biz yine de umalım tabii, sanki bu güne dek milyonlarca olmayacak dua etmedik mi?

Konumuza dönecek olursak: Güya Victor Hugo demiş, bir başkasına göre de Paulo Coelho. Artık bilemiyorum, çocukluğumdan bu sözü çok net hatırladığıma göre Sokrates olmalı: “Gecenin en karanlık anı şafağa en yakın andır.”

Evet, nasıl net hatırlıyorum bunu. “İşte bu, işte bu!” diye diye bu derin söze sarıldığımı ve hatta üzgün akranlarımı dertli anlarında olgun görünmeye çalışan bir ifadeye eşlik eden bu özlü sözle avutmaya çalıştığımı! Bence klasiktir, geyiktir demeyelim. Bu sözün peşi sıra ümidin arkasında çifterden sıraya girelim.

Ve madem en uzun gece geride kaldı! Madem en koyu tonuyla karanlık bizi sınadı ve biz de geçtik sınavı. Artık kim tutar bizi, önümüz aydınlık, geriye sadece güneşli günler kaldı!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d blogcu bunu beğendi: