duvarlarla süngerlerin hikayesi

İnsanlar kendi aralarında ikiye ayrılır: Duvarlar ve süngerler. Duvarlar ya da diğer adıyla yüreğini her daim derin sulardan da serin tutanlar. Ve süngerler yani buluttan nem kapangiller. Duvarların da süngerlerin de kendi içlerinde alt grupları vardır. Tahta duvarlar, alçıpanlar ve mermer kaplı duvarlar gibi… Süngerler de renklerine, dayanıklılıklarına ve büyüklüklerine göre sınıflandırılır.

Buluttan nem kapangiller sadece buluttan değil hemen her şeyden nem kapabilir. Ve bu bağlamda nem kapmak, alınmak değil de etkilenmek olarak anlaşılır. Çünkü onlar aynı zamanda “her çiçekten bal alan” arılar gibidir, çapkın değillerdir ama güzelliğin değerini iyi bilirler. Bu tür insanlar bu dünyaya adeta empati kurmak için gelmiştir. Kendi hayatlarındaki türlü farkındalıkların içinde süzülerek yaşarlar. Ama bu yetmezmiş gibi başka durumlara dair sezgilerini hep açık tutarlar. O yüzden sanki türlü alternatif gerçeklik senaryoları paralel düzlemlerde geçişken olarak akar onlar için.

Gel gör ki tabii bu da yetmez, onlar için başka insanlarla yakınlaşarak, ruhsal ortaklıklar kurarak, adeta birbirinin içine sokularak var olmak normaldir. Güvendiklerine kapıları sonuna kadar açar, gönüllü olana mümkün olan en yakın mesafede dururlar. İnsan türünden olanların ötesinde her türlü başka canlıyla varoluşsal bir bağ kurmak onlar için gündelik bir iştir. Hatta iddia ederim, en iyi kedi köpek anne babaları da, toprağı aşkla ekip biçenler de bu gruptan çıkar.

Kısacası, bu insanlar etraflarında olan biten durumları, en çok da duyguları sünger gibi emer. Kendine mal eder. Bu bardaktaki suyun yerine geç desen, hop, bardağın şeklini alıverir. Bol duyargalı, derdi de, sevinci de, gözyaşı da, kahkahası da bol olan tiplerdir. Bu tür sünger sadece biriktiren değil, aynı zamanda geri verendir.

SEZGİLERİNİZ SÖYLER SİZE ŞIP DİYE

Duvarlarsa bambaşka bir galakside nefes alıyor gibidir. Mesela duvara top atsan, duvar topu göğsünde yumuşatıp sana geri yollar. Oysa bu tür duvarlara çarpan top kara deliğin içine çekilir, uçar gider, bir daha ne duyan olur onu, ne hatırlayan: “Kendine iyi bak, top kardeş!”

İletişime girmeyi pek beceremeseler de duvar insanlar kötü insanlar değildir. Sadece kalplerini korumak, yormamak ya da daha iyi günlere saklamak vb gibi nedenlerle pek sık kullanmayan tiplerdir. Kalpleri, misafir odası gibi, bayramlık giysiler gibi, iyi bakılması gereken süet ya da rugan ayakkabılar gibidir, öyle zırt pırt kullanılmaz. Sağlam bir neden gerekir: Geçerli bir sebep olduğunda nasıl açılır misafir odasının kapıları… Güneşlikler sonuna kadar çekilir, pencereler açılır. Varsa örtüler kaldırılır, yoksa minder ve kırlentler kabartılır. Güzelce toz alınır, sehpalar, biblolar temizlenir, halılar süpürülür. Tüm işler bitince odaya şöyle bir alıcı güzüyle bakılır ve sonuç memnuniyet vericiyse oda resmen kullanıma açılır. Aynı onun gibi işte… Kalplerin de kullanımı doğru zamanlarla kısıtlıdır. 

Onları nasıl mı tanırsınız? Aslında çok kolay, sezgileriniz kimin kim olduğunu size şıp diye söyler. Dostlarının, hatta bazen tanımadıklarının, sevincine çığlık atarak sevinirken üzüntüsüne hönkürerek ağlayanlar bir yanda… Tek çocuğu üniversiteden mezun olurken, törende bir saliseliğine gözü buğulanır gibi olduktan hemen sonra akşamki kutlama yemeğinde ne ısmarlayacağını planlamaya başlayanlar diğer yanda… 

Sizce hangisi duvar, hangisi sünger?

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 240

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d