Bugünlerde çocuğunun gizli gizli bir şeyler karıştırdığından şüphelenen tecrübeli bir anneninkini aratmayacak keskin gözlemler yapıyorum. Şaka şaka, vaktim oldukça, insanların sevgi, beğeni veya sempati gösterdiği şeylerin ortak özellikleri olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.
Belirtmeye gerek bile yok ki beğeninin hedefi de derecesi de alabildiğine göreceli ve değişken. Yaşamlarımız birer ormansa, seçiciliğimiz, anılarımız, beğeni eşiğimiz ve tercihlerimiz hepsi birer yaprak… Öte yandan bazı gözlerin ilk akla gelen olumlu yönelim kriteri olan güzellikten çok başka şeyleri seçebildiğini fark ettim.
Mesela elma yanaklı, gürbüz bir bebeği nazar değmesin diye “çirkin” diye severken… Ya da bir karış olmasına rağmen her köşesi bariz bir özenle bezenmiş balkonun önünden geçerken… Bu zamanlarda kalbin yaprakları beğeniden gıptaya, hayranlıktan özenmeye birçok kez ton değiştiriyor. Kimi insan “ay, bebek biraz koca kafalı mı sanki” veya “evleri de pek küçükmüş” diye içinden geçirirken bu insanlar “Tahtı, bahtı güzel olsun” “Bir avuç olsun, benim olsun” dileklerini inanarak dillendiriyor.

Galiba böyleleri, eseri olduğu kadar ona harcanan emeği de görüp takdir edebilenler arasından çıkıyor. Onlar sonu görmüyor sadece, o hayali kuran ruhu, niyeti okuyor. Üstelik o hayal, aynı zamanda bir yolculuğun varış noktası olarak göz kırpıyor hepimize. Kurduğumuz ama bazen kendimize bile sustuğumuz hayallerin yolundaki engelleri kaldırıyor zihnimizde. O anlamıyla her güzellik, iyilik ümit dağıtıyor aslında. Yarışmıyor, ilham veriyor. “Bak ben yaptım, sen de yapabilirsin” diye cesaretlendiriyor.
Bu nedenle, belki biz beğendiğimizin kendisi kadar onun için gösterilen çabayı, ona şekil veren ilk düşünce kıvılcımını ve buna inanıp kişisel patikasından yürüyen insanı da beğeniyoruz aslında. Üstelik o beyaz sabun kokulu, kaygısızca gülücükler saçan bebekte mutlu bir bebek ve yorgun ama gururlu bir anne kadar üç, beş, on yıl sonraki kendi bebeğini şefkatle kucaklayan seni beni de görüyoruz belki.
TÜM AÇ VE ÇİRKİN KURTLARA RAĞMEN
Bizim olmayan boş balkonlara aklımızda saksılar ekleyip şezlonglar yerleştirmemizin sebebi de bu belki, bir gün orada sırtımızı rahatça yaslayıp soğuk bir limonata yudumlama hayali… İyiyi iyi edeni sırf bu nedenden gizliden gizliye severken o iyiliğin yayıldığını, birleşip birleştirdiğini ümit ediyoruz kendimize bile itiraf edemeden. Kim bilir, belki de bu yüzden “her şey seninle başlıyor” diyor bilenler. Her doğan bebekle, her açan çiçekte gerçeğe kavuşturulan her hayalin bir diğerine esin kanadı olduğunu görebilenler. Biraz da o yüzden “insan insanın yurdu,” tüm aç ve çirkin kurtlara rağmen…
“her şey seninle başlar” üzerine 0 görüş