Taliesin-Myrddin-Namkai-Meche

“…sevdiğimi söyle”

Başındaki dertten kurtulmak için tüm çareleri seferber etmek yerine bir kurtarıcı beklemek, kurtuluştan en uzak adımın ta kendisi olabilir çoğunlukla. Çünkü bu, kendi gücünü kullanmak ve elinden geleni sonuna kadar yapmak yerine hayatının akışını başkasının ellerine terk etmektir. Üstelik muhtemelen senin varlığından bile haberi olmayan birine. Senin onu ne ümitlerle beklediğin konusunda zerre kadar fikri olmayan rastgele, hatta hayali birine…

Diğer bir ifadeyle, bu işini şansa bırakmaktır, iradenden vazgeçmektir… Kaderini rüzgâra teslim etmektir “al, savur beni nereye istersen” diyerek. Oysa yenilmenin de iyisi kötüsü var. Ve dövüşerek kaybetmek, aşkla savaşanın şanına yakışır.

Kurtarıcılar, neredeyse ejderhalar kadar ender varlıklar bana sorarsan. Ve ağzından “kurtarıcın benim” sözü bir kere olsun çıkanların hemen hepsi yalancı. O nedenle, kuyuya düşmek ya da adada mahsur kalmak gibi illa da dış yardım gerektiren bir durum yoksa ortada, en temizi, kendi göbeğini kesmek. Göbek de senin, bıçak da, hayat da!

Ama bu hayatta bir de gizli kahramanlar var ki bence dünya onların yüzü suyu hürmetine dönüyor. Yaptıkları jestlerle, seçtikleri kelimeler, ufacık bir mimik ya da hareketle günü kurtarıyorlar. Ve hatta bazen varlıklarıyla hayat kurtarıyorlar, kelimenin tam anlamıyla üstelik!

kahramanca yaşamak ve ölmek

“Bu Trendeki Herkese Onları Sevdiğimi Söyle”

Bu gerçek kahramanlardan biri Taliesin Myrddin Namkai-Meche… Bundan yaklaşık beş yıl önce, Portland’da hafif trende gerçek bir kurtarıcı olduğunu sessizce gösteriyor. Tren hareket halindeyken onlu yaşlarında, biri siyah biri kapalı iki genç kız, beyaz bir ırkçı tarafından tehdit ediliyor. Trendeki üç adam, 53 yaşındaki Ricky John Best, 23 yaşındaki Taliesin Myrddin Namkai-Meche ve Micah David-Cole Fletcher kızları savunmaya girişiyor. Birbirini tanımayan bu üç adam, kızları korumaya başlayınca Jeremy Christian adındaki beyaz ırkın diğer ırklardan daha üstün olduğuna inanan ırkçı, bıçakla bu üçüne saldırıyor. Onlardan ilk ikisini öldürürken diğerini de yaralıyor. Neyse ki çocuk yaştaki kızlar kurtuluyor ama maalesef iki canı kurtarmanın bedeli iki canı kaybetmekle ödeniyor.

Saldırıdan sonra kanamalı halde yere yatarken Taliesin Myrddin Namkai-Meche, öleceğini anlıyor ve yanına eğilmiş kanı durdurmaya çalışan Rachel Macy ismindeki yolcu kadına bu olayı unutulmazlaştıran cümleyi kuruyor: “Bu trendeki herkese onları sevdiğimi söyle.”

23 yaşındasın, birazdan yani daha doğru dürüst yaşayamadan öleceğini biliyorsun. Nefret yüzünden katledilerek ölürken nefretin en büyük düşmanı olan sevginin diliyle konuşuyorsun ve seneler senesi bu yaşananları duyan herkese ilham veriyorsun.

Sevgi… Amasız sevgi, çünkü herkes adı üstünde herkes demek.

Hemen şimdi… Çünkü ne kadar vaktimiz var, ne zaman bir bıçak saplanacak böğrümüze bilmeden yaşayan canlılarız.

Tanımadan daha, önce severek… Çünkü sevmek, bilmek değil sezmektir.

Önce güvenerek… Çünkü kendin olmak için de cesaret vermek için de güvenmek gerekir…

Bazen kendi kendime düşünüyorum: Bizim birkaç kurtarıcıya veya beş on tane kahramana değil, sağlam bir iyi insanlar ordusuna ihtiyacımız var diye.

Taliesin Myrddin Namkai-Meche, yüreklerden silinmeyecek son sözleri ve fotoğrafındaki yüreklendiren gülümsemesiyle iyi insanlar ordusuna katılmak isteyen herkese esin vermesini dilediğim biri… Çünkü eninde sonunda hepimiz öleceğiz, mesela biraz da nasıl ya da ne uğruna öleceğimiz…

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 240

“…sevdiğimi söyle”” üzerine 8 görüş

  1. “Hayatta mutlu olmak istiyorsan kimseden bir şey bekleme” Bob Marley böyle diyordu. Türetebileceğimiz şekilde yığınla yazar, düşünür, sıradan bireylerinde buna benzer yaşamın içerisindeki gidişatı olumsuzlayışına tanığız. İnsan soruyor niye böyle olmak zorundaydı? diye.. Kazık yiye yiye güçlenmeyi, yaşlanarak unutmayı, sevdiklerimizi kaybederek yaşamın acı tonunu.. Bazı şeyler doğal, ölüm gibi. Ama insanların umarsızca birbirlerini yok etmeleri kabul edilebilir gibi değil. İyiyle kötünün birlikte oluşunu bize “iyiye” ve “kötüye” değer biçmemizi sağlar gibi düşüncelerde hakim. Birisi olmasaydı diğerinin hiçbir anlamı olmaz mıydı idrakimizde? İyiye kavuşmak için, kötünün gölgesinin yaşamlarımızda gezindiğini unutmamak…

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim 🙂

      İnsanların iyiliğe de kötülüğe de gücü yetiyor, sanırım mesele hangisini seçtiğimiz ya da hangi kurdu beslediğimiz…

      Kendi adıma zıtlıkların ve karşıtlıkların kendilerine de karşı taraftakine de yaşayana ya da gözleyene de anlam kattığına inanıyorum. Öte yandan dünya bir ama bakan göz de onlara görünen de çok!

  2. Sözüm ona, adını duyan insanların saygıyla anacağı, itibar kazanacağı niyetiyle “kahraman” olmak isterken, dünyayı gerçek bir süper kahramanla tanıştıran bir adet insan müsveddesi. Ama keşke böyle olmasaydı. Taliesin Myrddin Namkai-Meche’ye rahmetle…

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d