limon çayı

yine mi limon

Bir cümleye “zaten” diye başladın mı, ondan hayır gelmiyor genellikle. “Zaten davranışlarınla beni ne kadar çok sevdiğini her gün gösteriyorsun, bir tanem. Bir de hediye almana ne gerek var, bir güzel sözün yeter” cümlesindeki “zaten” değil tabii, bu söylediğim.

Hoşnutsuz zihnin “zaten”lerinden söz ediyorum. Pasif agresif, kendi kendine homurdanan ya da açıkça şikâyet eden “zaten”lerden: “Zaten elim ayağım tutmuyor yorgunluktan.” “Zaten gece gözüme bir damla uyku girmedi.” “Zaten sabahtan beri bir lokma bir şey yemedim.”

Buradaki “zaten” aşırı zorlanmış bedenin tehlike çanlarını işiten zihnin durumdan rahatsızlığını dile getirme hali! Bir taraftan saatli bomba, öte yandan düdüklü tencerenin fısfısları gibi!

Hoşnutsuz beden ve zihin, mutsuz çocukları hatırlatıyor bana biraz! Onların kayışı koparıp iki yaş krizindeki bıcırıklar gibi kendilerini yere atmalarına fırsat vermeden harekete geçmek gerekiyor. Derin nefesler mi alırsın, sakin bir yürüyüşe mi çıkarsın, bir şey yiyip uzanır mısın, artık orası sana kalmış! Ama şurası kesin ki sana ne iyi geliyorsa onu yapman, sorun büyümeden onu kaynağında kurutman gerekiyor.

Çünkü malum, anlardan oluşuyor ömrü oluşturan zaman. Ve bu “zaten”ler sıklaşıp tonları sertleştikçe kişinin sadece o gününü değil tüm hayata bakışını belirler hale gelebiliyorlar. Daha karamsar yapıyorlar mesela insanı. Şükredilecek şeyleri görmeni engelliyorlar. Işığa değil karanlığa meylediyor insan böyle böyle. Adım adım uzaklaşıyor kendinden memnun bir zihnin doyumundan. Ve bu doya doya, kana kana yaşamasını engelliyor insanın.

Zaten sabah gözünü açtın mı ya da haberleri açtın mı dert edinilecek çok şey var, tamam, kabul! Ama onun ötesinde olayların kendisi kadar bizde yarattıkları etki ve onun da ötesinde bizim onlara verdiğimiz tepki belirliyor hayatımızı!

Evet, başına şu geldi, bu geldi. Şöyle şöyle insanlarla karşılaştı yolun. Şu ters gitti, üstelik bu da iyi gitmedi! Peki sen ne yaptın bu durumda? Pes mi ettin? Savaş mı verdin? “Zaten” diye cümleler kurmaya başlayarak ömrünün an ben an elinden kayıp gitmesine bilmeden izin mi verdin?

Yaşamın “Sır”rı

çiçek

Son yıllarda popüler olan bazı akımlar “Sen olumsuz düşünürsen, sonuç olumsuz olur. Senin titreşimin karşına çıkacakları belirler” gibi savlar öne sürüyor. Bilmiyorum, belki de haklılar.

Oysa burada benim kastettiğim o tür bir durum değil. İnsan, içten ve dıştan gelen birçok olumlu olumsuz etkinin altında. Her birinden kendi başına sorumlu olamaz bence. Sorumlu olsa bile bu durum, “bunu sen kendine çektin, senn” diye diye insanın kafasına vurulmaz!

Öte yandan, söylenmeye başlayan bir zihnin farkına varmak ve ona göre gereken adımları atmak herkesin iyiliğine. Kartopu çığ olmadan sobelemeye yardım ediyor insana. İlk olumsuz “zaten”ler başladı mı, gecikmeden harekete geçmek gerekiyor, kaynayan çaydanlığın altını kısmak gibi.

Kolay mı? Değil! Mümkün mü? Kesinlikle!

“Hayat bana bir ton limon verdi. Bu limonları ben kendime çağırdım. Benn! Her şey benim yüzümden!” diye karaları bağlayabiliriz. Ya da hazır kaynamış su varken kendimize güzel bir limon çayı yapıp yaşamın tadını çıkarmak için bize iyi gelen yollar icat etmeye başlayabiliriz. Seçim bizim, çaba bizim, hasat bizim!

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 257

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön