“toplumu toplum yapan çektiği ortak yastır”

Ağzına sağlık Dr. Agah Aydın’ın. İyi eğitilmiş aklına, samimiyetle akan cümlelerine, sağduyusuna, deneyimine, vicdanına, en çok da lafı eveleyip gevelemeden hakkıyla söyleyen alnından öpülesi insanlığına sağlık. Ne zamandır düşündüğüm bir konuya bilimsel bir boyut ve anlam katıverdi: “Toplumu toplum yapan çektiği ortak yastır.” 

İnsanı insanı yapan çektiği acıdır gerçekten de. Bana sorsan insan ham gelir, yanmış gider bu dünyadan. Toplumu toplum yapan da duygu ortaklığıdır hakikaten. Aynı durum karşısında benzer duygular hissetmektir yani. Milli maçı kazanınca sevinmek gibi belki… Ya da virüse karşı aşıyı Türkiyeli bir çift bulunca gururlanmak gibi…  

KOKULAR, TATLAR, MODALAR VARDI BİRBİRİNE KARIŞMIŞ

Bana en ağır gelen de o olmuştu: Toplumsal duygu ortaklığının yokluğuna uyanmak! O ana dek toplumu her şeye rağmen hep birlikte sanıyordum. O koca bir yorgandı ninelerle dedelerin pamuğunu elde çırpıp sonra elbirliğiyle diktikleri, benim zihnimde. Paylaşılmış anılar vardı, tarih vardı, mimari, birbirine yaslanan evler… Kokular, tatlar, modalar vardı birbirine karışmış. Ne bileyim Nene Hatun’dan gül reçeline, Makber dinlerken içlenmekten Boğaza bakarken temizlenmeye, başka kültürlerde olmayan, bizi biz yapan, bizi bir yapan bir şeyler vardı bu memlekette! Havasında, suyunda, türküsünde, rüzgarında, ekmek mayasında…

Sonra bir gün bir uyandım. Yokmuş! Meğer kırkyamaymış yorgan sandığım ve herkes onu kendine doğru bütün gücüyle çekince elimizde birer parça yama kalmış kala kala. O zamandan beri ayaklarım üşüyor geceleri… O zamandan beri leb demeden leblebiyi anlayan insanlarla yaşadığımız zamanları özlüyorum. O zamandan beri ayrısız gayrısız olmanın -ya da öyle olduğunu sanmanın- ne büyük lüks olduğuna yanıyorum. O zamandan beri vatansızım. Nerede olursam olayım vatansızım. Dahası var: Meğer asıl kötü olan vatansızlık değil toplumsuzlukmuş! Ona da sonradan uyandım! Bir sabah kalktığımda hepten toplanıp gitmişti komşu teyzeler, bakkal amcalar, düşünce acıtmadan yerden kaldıran ablalar, kaçan topu ikiletmeden kurtaran ağabeyler, gülümseyen selamlarını sakınmayanlar ve ortak yasa dökülen gözyaşını saklamayanlar…

Doğru, tabii ki hepimiz her konuda aynı şeyleri düşünüp hissedemeyiz. Ama başkasının üzüldüğüne oh çekmek, berikinin sevindiğine nazar etmek kabul edilebilir değildi benim çocukluğumda. Neden öyleydi o zaman? Ne farklıydı, kanun, ahlak, ayıp, günah, adabı muaşeret, nezaket?

Fark neydi?

Şimdi ne değişti? Sevgili Adile Naşit’in kuzucukları büyüdü ama hala Vefa Bozası’nı yalanarak kaşıklamıyor muyuz hepimiz? Hala üç tarafı denizlerle çevrili değil mi memleketin? Hababam Sınıfı’nın kahkahaları her şehirde her mahalleyi tutmuyor mu hala? Tutsa da yetmiyor anlaşılan. Ve herkese malum olan nedenlerini anlatmaya da gerek yok. Anlatan anlatıyor da kin kusmadan dinleyip ne diyor acaba diye soran kaç kişi oluyor?

İnsanlar ölümden dönünce bana bir şans daha verildi diye bir başka yaşama sevinciyle sarılırlarmış hayata. Toplumlar, hele bizimki gibi zaten her anı başka başka sınavlarla dolu olan toplumlar nasıl bulacak o ikinci şansı peki? Düşünmeyi sevmeyen insana nasıl “gel kardeşim, bir oturup düşünelim” dersin? Dersen nasıl bir cevap alırsın, dersin?

Benim asıl sorum başka: Ayakları üşüyen bir tek ben miyim?

Agah hocanın hangi sözleriyle ilham olduğunu merak edenler için

Bu cahillikten bıktık artık -1- – YouTube

Bu cahillikten bıktık artık -2- – YouTube

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 240

“toplumu toplum yapan çektiği ortak yastır”” üzerine 0 görüş

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d