kimse sevmedi mi?

Sabah… Uyku sersemi… Daha dünyanın gerçekleri ağır, demir kapılar gibi dikilmeden karşına ardı ardına… Sessizken ev, perdeler bile uyurken hala güneşe sırtlarını dönmüş… Patileriyle gözlerini kapatmış kedi, şüphesiz evin asıl sahibi, o da hala rüyalar aleminde gezinirken ya da prensip gereği orada da şekerleme yaparken…

Günün vaat ettiği güzelliklerin, ne olduklarına ve nasıl olduklarına bakmaksızın, hafifçe baş döndüren tadını hissetmek dilinde… Yakında biteceğini bile bile o tatlı sessizliğin içinde sarmalanmış bir iyilik denizinde var olmanın mutlu huzurunu hissetmek içinde…

Böylesine bir yürek ferahlığıyla, kişisel tarihinle barışarak ve onun ışığında kendini anlayarak… Akışla birlikte telaşsızca uzanmak zamanın ve mekânın gittiği yere…

Beklentisizce beklemek hayatın getireceklerini, geleni hayır bilerek; yaşamın harala gürelesi başlamadan daha diğer odalarda ve sokakta…

Uyku hem duygusal hem bedensel arazları onarır derler. Aynı insanlar mı bilmem, bazıları da sabahın taze enerjisindeki sihirden söz eder.

Güneşin bir kez daha doğmasındaki ve kendini hala toprağın üstünde uyuyor bulmandaki mucize! Her gün tekrarlandığı için artık iyiden iyiye kanıksadığın ama ruhun piştikçe anlamını usul usul kavramaya başladığın…

ıssızlığın ortasında

Böylesi bir sabahın temiz sularında arınan bir insan, nasıl olur da ilerleyen saatlerde kendini ve değer verdiklerini korumak ya da savunmak haricinde bir neden uğruna başkalarının toprağını ve hayatını, şu ya da bu görüş ayrılıkları nedeniyle iğfale girişebilir?

Arındıran sabahlar uğramıyor mu bazılarına?

Hep gecenin içinde mi yaşıyor onlar? İçlerinde sadece geceyle mi yaşıyorlar?

Kim sevmedi onları? Onlar hiç kimseyi mi sevmiyorlar?

Sevmenin sevdikçe evrenin ve varoluşun tüm biçimlerine doğru genişleyen kollarını hiç mi bilmiyorlar?

Bilmiyorlarsa eğer neden güç ve cesaretin en hasını gerektiren bu varoluşsal savaşa girişmiyorlar?

Biliyorlarsa eğer neden başkalarının varlığına saldıran savaşlar çıkarıyorlar?

Aynada kendi gözlerine bakamayanlar kendi savaşlarından kaçarak oyalanacakları başka savaşlar başlatıyorlar.

Ve kimse “gel bir sakin olalım, oturalım konuşalım, bir yolunu bulalım” diyemeden korkudan… Tüm şanssızlıkları yanlış zamanda yanlış yerde olmaktan ibaret insanlar ölüyorlar.

Ö-lü-yor-lar!

Mucize bitiyor onlar için aniden. Güneşin bir kez daha doğduğunu görmüyorlar ve kendilerini hala toprağın üstünde uyuyor bulmuyorlar!

Dedim ya: Ö-lü-yor-lar!

Ne uğruna?

Oysa ne çok sevenleri vardı ve onların ne çok sevdiği… Onlar ya gerçekten ya kaybettiklerinin ağırlığı nedeniyle yaşarken ö-lü-yor-lar!

Buna sebep olanlar niye yapıyor bunu peki?

Kim sevmedi onları? Kimse sevmedi mi?

Onlar hiç kimseyi mi sevmiyorlar? Kendilerini peki? İhtimal ki en çok da kendilerini…

kimse sevmedi mi?” üzerine 9 görüş

  1. Şu son zamanlarda nerede kiminle muhabbet etsem, genel tavrı sorgulama üzerine. Bloglara bakıyorum hep bir sorgulama yazıları. Anlam verilemeyen, çoğu da gerçekten anlamsız olan davranışları konu edinen sorgulamalar. Kimse kimseyi anlamıyor galiba. Yoksa bizler mi hep sorgulayan tarafta kaldığımız için bize öyle geliyor? Anlamsızlıklar içinde anlam mı aramaya çalışıyoruz, yoksa gerçekten anlamı bulamayan insanlara bir şeyler anlatmayla mı dertleniyoruz? Bana ikincisi gibi geliyor. Bu yüzden hep sorgulamaların içinde buluyorum kendimi. Yaşarken ölmemek için, doğan güneşin de bastıran karanlığın da anlamını bilerek yaşamak için sorguluyorum galiba.

    1. Sorgulamayı seviyorum ben. Anlam arayışında ve dediğiniz çerçevede bir çeşit madencilik gibi geliyor bana.

      Fikrinize katılıyorum, anlamını bilerek –en azından bilmeyi amaç edinerek– yaşamak bir başka 🙂

      1. Aklıma bu geldi nedense. Karanlık ama…

        “Kalp krizi sebebiyle hayata gözlerini kapayan Goethe’nin son sözü, ‘Işık! Biraz daha ışık’ oldu.”

        Çok geç olmadan aydınlık!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d blogcu bunu beğendi: