Günler, tren yolculuğunda camda beliren anlık görüntüler gibi, akıp gidiyor durmadan. Ne çok hızlı, ne çok yavaş, bazen durağan, bazen şaşırtarak. Gözleri yarı kapalı uyku sersemi bir çocuk gibi, ne görüyorum, ne görmüyorum. Ne yaşıyorum, ne yaşamıyorum, öylece duruyorum.
Tren uzun mu kısa mı bilinmez bir yolda bıkmadan gidiyor, arada duruyor kalkıyor. Yavaşlıyor sonra birden yeniden hızlanıyor. Uyuyanlar uyanmasın diye uzun uzun susuyor bazen. Bazen kafasının tası atmış gibi çığlık çığlık düdükler öttürüyor.
Ansızın, taze güneşi yakasına takmış, pırıl pırıl bir ırmak akmaya başlıyor pencerenin dışından. Sanki elini uzatsan, şöyle bir dokunsan, ah dokunsan.
Yol, ihmal edilmişliğin mahallelerine dalıyor hemen ardından. Yavaşlayınca göz göze gelsen, “ben buradan çıkamam!” bakışlarıyla bakacak sana, çocuk olma yaşı çok erken geçmiş her insan.
Yol dışarıda aka dursun, yanı başında bir hareket oluyor, yan koltuğuna biri oturuyor. O kalkıyor zamanı gelince yerini yeniden yalnızlık alıyor. Bazen koltuğa bakıyorsun, uzaklaşana, bazen camdan akana. Yolsa kendi başına akıp gitmeye devam ediyor. Sen ne yaşarsan yaşa yolculuk tek başına başlayıp tek başına bitiyor.
Yıldız Tozuvar a modern zamanlar ozanı desek hakkını teslim edebiliriz sanırım. Sanki Faruk Nafiz Camlibel ile kesismis yolları, o han duvarlarını okuyor, Tozuvar tek başına yi, iki farklı zaman, iki güzel yol hikayesi.
Yolun sadece bir mesafe değil, aynı zaman da düşsel bir süreç olduğunu öyle güzel anlatıyor ki.
Sagolsun, okuyucusu bol olsun.
Siz de sağolun varolun Ömer Bey.
Evet, yolların düşsel bir yanı var. Toz pembe düşler de değil bunlar, bazen karanlık kabuslar.
Hatta bir adım ileriye gidip yolların hipnotik bir etkisi var diye düşündüğümü de itiraf edeyim.
merhabalar sevgili yazar arkadaşım ( :
biliyorum bu sefer arayı biraz fazla açtım bunun için kusuruma bakmayın. biraz ara verdikten böyle harika bir yazıyla tekrar bloğunuza uğramak ne güzel..
yaşam yolcuğumuzu yine nevi şahsına münhasır üslubunuzla çol güzel açıklamışsınız. kimimizin yolculuğu daha uzun kimimizin ki daha kısa.. ama en güzeli bu dünyadan geçtikten sonra ardımızdan iyi anılmak güzel konuşulmak sanırım.
çok selamlar, sevgiler değerli yazar..
Geç de olsa döndünüz ya o yeter 🙂
Sizi görmek, anlamlı sözlerinizi okumak, her zamanki gibi harika.