göçmen kuşlar

uzun yol seyahati

Uzunca bir zamandır, kıtalararası yolculuk yapan kuşlar misali, durakları hep kısa süreli ve geçici olan bir aile var tanıdığım. Hani olur ya bazen, bir türlü içine sinmez an: Doğru yerde olduğunu hissedemezsin. Açarsın camı, havayı derin derin içine çekersin, ciğerlerinin temizlendiğini fark edemezsin. Hava sıcak da olsa soğuk da bir türlü uymaz sana, giydiğin hırkaya rağmen donarsın, şorta rağmen yanarsın. Hatta yere bakarak yürüsen bile hemen her kaldırım taşına takılmayı başarırsın!

Onların hali de biraz böyleydi galiba. Çoğumuzdan farklı olarak, enerjilerini bu hissi bastırmak yerine içlerine sineni aramak için kullandılar. Aradıkları çoğumuzun aradığıydı aslında: Huzurla içine yerleşebilecekleri bir an ve “eve geldim” diye hissedebilecekleri bir alan.

Kendi kapılarını açıp şükranla derin bir oh çekebilmek için sabırsızlıkla bekliyorlardı ne zamandır. Ve geçenlerde sanırım, konacakları yeri nihayet buldular. İhtimal ki artık yeniden başlamanın sabah güneşini andıran büyüsü bu kez onlar için başlar, yavaş yavaş yerine oturur tüm taşlar ve zaman, yeni olanın sularına doğru akar. Buraya bir de camgöbeği nazarlık bırakayım ki hak edilmiş güzel geleceğin tadını çıkarsınlar.

yuva yapmak

Onları kutuları bir odadan diğerine ittirmek, bardakları rafa dizmek, yatakları sermek gibi bitip tükenmeyen listedeki işleri yaparken izliyorum. Elimden geldiğince onlara yardım etmeye çalışıyorum, bir taraftan da insanın içindeki motivasyonun yorgun bedeni kanatlandıran etkisini hayranlıkla izliyorum.

“Dizlerimde derman bitti” diye sızlanmakla ıhlayarak da olsa elindeki işi bitirmeye niyetli olarak sonunda onu başarmak arasındaki farkı seyrediyorum. O seçimi yapmak ve o seçimi hayata geçirecek enerjiyi bulup buluşturmak. Fark yaratan bu işte!

Bu dost ailenin yuva kurma çabasına şahit olurken kararlı insanlara duyduğum hayranlığı hatırlıyorum. İnsanın kafasına koyduğunu yapmak yolunda ilerlerken kelebek kovalayan bir çocuk misali dur durak bilmeyen devinimini hayal ediyorum.

Hayatın kendisi de kısa ihtiyaç molaları dışında biteviye akıp giden bir uzun yol seyahati gibi. Şüphe yok ki direksiyon sallamaktan yoruluyoruz hepimiz zaman zaman. Araba koltuğuna yapışan yerlerimiz adeta düzleşiyor. Sağ ayağımızı hissetmiyoruz. Değişen ışıkta pürdikkat yolu takip etmekten gözlerimiz acıyor, başımız ağrıyor.

Ama bir manzara beliriveriyor bazen önünde, o virajı dönünce, karşısında nefesin kesiliyor. Yağmur yağ yağ bitmiyor diye şikâyet etmeye başlayacakken tam, bitiyor yağmur ve yerine gelen güneş sana utangaç bir gökkuşağı hediye ediyor. Bize “hayat zor ama güzel be kardeşim” dedirtiyor o anlar. O yoldaki seçimlerimiz, enerjimizi nerelere sarf ettiğimiz ve baktığımızda görebildiklerimiz hayatımızın hikayesini yazıyor.

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 237

uzun yol seyahati” üzerine 7 görüş

  1. merhabalar değerli yazar ( :

    bu defa da birazcık ara vermek durumunda kaldım o enfes yazılarınıza.. ne kadar ara verirsem vereyim bloğunuzun kapısını hâlâ o ilk günkü gibi heyecanla çalıyorum ( :

    zaman zaman hepimiz yolculuklara bazılarımız da uzun yolculuklara çıkıyoruz. yolculuğun sonunda bu yolculuklardaki deneyimlerimiz de bize kâr kalıyor. şurada,
    “Hayatın kendisi de kısa ihtiyaç molaları dışında biteviye akıp giden bir uzun yol seyahati gibi. Şüphe yok ki direksiyon sallamaktan yoruluyoruz hepimiz zaman zaman.”
    yine harika bir anlatımla yaşamın ta kendisini ne güzel özetlemişsiniz. kaleminize, yüreğinize, ruhunuza sağlık kıymetli dostum.

    bolca selamlar, sevgiler ( :

  2. kalemine sağlık.,
    yaşama,olaylara,bi yerlere kök salamadığımı hissediyorum ben de.önceden beni gaza getiren kişisel gelişimcilerin sözleri şimdi bende yaprak kımıldatmıyor.belki bişeylere başlamak,devam ettirmek ya da bitirmek değil mesele,başka bir şey..bir uzaylı gibi yabancı bakıyorum insanlara,dünyaya..ne kadar da kolay yaşıyorlar diyorum,sanki milyon yıldır buralılarmış gibi.

    1. sağolasın.

      o his bende de oluyor zaman zaman. yersiz yurtsuzluğun sadece zamana ya da mekana sınırlı kalması değil o ana ve kabuğa da sirayet etmesi gibi… ne diyelim, hayrolsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d blogcu bunu beğendi: