Gecenin soğuğunda, büzüştüm bahçenin bir kenarına,
Gözlerim gökyüzünün sonsuzluğunda.
Yeryüzünden umudu kestim, hele şu aralar,
Ümit var mı, sanmam, başka bahara?
Tenhanın ısıran ayazında, dayandım yalnızca duvara,
Tek bir insan evladı yok sokaklarda ya da yıldız yukarıda.
İnadına, inadına, inadına, ağlamayacağım!
Bitmedi bu hikaye, biter mi kırılan bir dal gibi, şimdi, aniden buracıkta?
Ne garip:
Dün bir hayal…
Yarın masal.
Şimdi düş.
Düşüyorum zaten,
Baksana, çığlık çığlığa!
Ama
Düşlüyorum bir yandan da inadına,
Alnından öpülesi insanlığının aşkına!
Hasretine lanet okuyarak,
Yanarak kanatlanan anneciğine,
Soğukta bir başıma oturarak…
Kimseyle konuşasım yok,
Sesim kayboldu içimdeki ıssızlıkta.
Biri dese ya:
Bitmez öyle, kırılan bir dal gibi, olmaz öyle, oracıkta!
Susacağım bu ara.
Bilinsin yalnızca:
Bırakmadık biz onu öylece toprağa.
Bir yaprağın üstüne yerleştirip onu ve yerleştirip yaprağı duru suya,
Onu usulca uğurladık kızının yanına.
Ve yağmur yağınca ıslanmıyor onlar.
Karda kışta üşümüyorlar.
Birlikte aya göçmüş onlar,
Gören, duyan çok insan var.
Hilalde hamak kurup sallanıyorlarmış.
Dolunayda aydedeyle masal anlatıyorlarmış.
Söylemediler, bilmem başka neler yapıyorlarmış.
Velhasıl artık aydalarmış ana kız, orada yaşıyorlarmış.