sen o Salda, ben bu salda

Şu hayatta cevabı gerçekten hayati önem taşıyan birkaç soru varsa ve bunlardan biri yüksek bir yerden kararsızlıkla aşağıya bakarken sorulansa bir diğeri de “çocuk yapsam mı?!” sorusu… Ve kısacık, üstünkörü bir gözlem bile verilen cevabın çoğunlukla hatalı olduğunu gösteriyor. Dünyanın her yerinde böyle bu! 

Bunun nedeni bence soruyu eksik sormamız ve cevaplarken yalapşap bilgilerle yetinerek sonuca koşmamız. Ne de olsa, aklımız kararlar ve sonuçlar arasında bağlantılar kurmaya çalışırken, kalbimiz araya giriyor, temelsiz beklentileri ve iyimser dilekleri de işin içine katıyor… Ki bunu yapmakta haklıdır. Cebimiz ve tabii komşu teyzemiz, geleneklerimiz ve yedi ceddimiz işin içine dalarken mesele giderek karmaşıklaşarak kontrolden çıkıyor. Hele bir de yaş genç, bünye gümüş gibi kolay eğilir bükülür cinstense…

Oysa birkaç temel gerçek var bu konuyla ilgili: Çocuk yapmak şüphesiz herkesin hakkı. Unutulmaması gerekense şu: Çocuk yapmak hakkını kullandığın an o artık bir hak değil en ağırından bir sorumluluk ve geri dönülemez bir görev halini alıyor. O sorumluluk hem çocuğa hem de insanlığa karşı taşınıyor ve can bedenden çıkmadıkça devam ediyor. Üstelik çok boyutlu ve inceliklerle dolu. Nasıl mı?

Mesela çocuğunu yazın su kenarına tatile götürmek bir sorumluluksa ona suda hayatta kalmasını sağlayacak yüzme becerisini öğretmek de var işin içinde. Temiz bir su parçasına sevgi duymasını öğretmek de… Çevresini koruyup sahiplendirmek de… İnsanın ve doğanın ayrılamaz bir bütünün parçaları olduğunu özümsetmek de… 

DEPODA DA BİTTİ

Sonra tabii suların temiz kalmasını sağlamak konusunu da unutmamak lazım. Çevre bilincini onun küçük parlak aklına işlerken ince ince, temiz deniz aramaya ayrılan zamanın bir kısmını da denizi temiz tutmayı iş edinenlere destek vermeye ayırmak gerek. Bu tek bir örnek… Yiyecek konusunda kısır tohumdan GDO’ya, mısır şurubundan suni tatlandırıcılara konu uzar gider. Eğitimde desen, sağlıkta desen öyle. Yani mesele alabildiğine çetrefilli mesele…

Bir de tabii “çocuk yapsam mı?!” sorusunun insanın nefes aldığı her anına yayılan alt sorularını unutmamak gerek: “Yemeği kendi istediğim gibi baharatlı ve şaraplı yapsam mı? Zamanımı gönlümce yaşasam mı, onu sadece bana ait olduğu için zerre kadar vicdan azabı çekmeden sadece beni mutlu ya da iyi hissettiren etkinliklerle doldursam mı? Enerjimi ve paramı da keza canımın istediği gibi harcasam mı?” Ve şüphesiz en kritik soru “sabah uykularına doysam mı?”

Yoksa NASA ne anlar gölden, kumdan? Kıskanmış da demiştir uzmanları “ayak bile basmayın” diye! İstese de kendi basamıyor ya, yok çünkü kendi memleketinde! Oysa çamurda güreş tutmak gibisi var mı? Bir kere hem ruha hem cilde faydalı. At logar kapağını da şöyle, dursun kenarda dekor gibi güzelce. İcap eder bir gün bir şekilde kullanırsın. Cızbız köfte için ızgara olur, şemsiyeyi dengede tutmak için sapına tutturulur, misal diyorum…

Neyse ne diyordum, bir haklar var bir de sorumluluklar. Bir de haklar ve sorumluluklar bilinci! Ama o elimizde yok şu an, bir süre gelmez diyorlar, depoda da bitti…

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 257

sen o Salda, ben bu salda” üzerine 2 görüş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön