Deneyimli annelerin ve çocuk gelişimcilerin yakından bildiği bir kavram: İki yaş sendromu yani berbat ikiler! İkili yaşlarımı geride bıraktım. Ne gam! Yine de bugünlerde benzer bir ruh hali içindeyim! Üzerimden silkeleyemiyorum bu duyguyu. Aynı iki yaşındaki isyankar bacaksızlar gibi bana da “geldi gelenler!” Ve gitmeye de pek niyetleri yok gibi!
Ben de bacak kadar boylarıyla, ne görmüş geçirmişlere dünyayı beş dakikada dar eden şuursuzlar gibi ayaklarımı bütün gücümle yere vurarak etrafı tekmelemek! Avazım çıktığı kadar bağırmak… Kim ne der diye düşünmeden aklıma estiği gibi davranmak istiyorum!
Hatta daha iyisi, kendimi yere atıp yerde elimi kolumu sağa sola savurarak debelenmek! Hatta daha daha iyisi, kendimi minik bir çamur birikintisinin içine atıp yerde kollarımı bacaklarımı dört bir yana savurarak tepinmek! Ve tabii arada çığlıklar atarak bu deliliğe ses vermek! “Aaaa kadın delirmiş ayol” tepkileriyle “Çağdaş sanat denemesi yapan amatör” bilinci arasında gidip gelmek! Evet, seçimim bu, açın kutuyu, son kararım!

Niye bu şaşkınlık? Bana mı sordunuz delirtirken! Buyrun, gıcır gıcır, fırından yeni çıkmış, sıcak sıcak delirmiş bir ben! Bir dilim almaz mısınız?
Evet, bence dahiyane! Ne duruyorum ki? Yeterince sıkıcı ve tekdüze dünya! Hani çözüyordu bi’ cinnet her şeyi, denemesi bedava!
Hem belki mesele hayatı fazla ciddiye almaktır? Belki bu ciddiyetten sorunların arasındaki çözüm tohumlarını atlamaktır? Belki sıyırmak, aklın sınırlarından ve sınırlamalarından sıyırır insanı? Belki hiç işe yaramaz ama en azından yaşamanın tadını artırır?
Hem ne belli asıl normallerin kim olduğu? Ya asıl deliler dışarıdakilerse?
Ayrıca bize renk lazım!
Çocukları bile haddinden hızlı büyüten… Keyfi, paranın alabilecekleriyle ölçen… Sahip oldukça büyüdüğüne inandırırken küçülten… Kof, banal, donuk renkli ve sığ bir medeniyetsizlik yaratmış insan evladı, artık hangi akla hizmetse? O medeniyetsizliğin bedeli olarak da bütün ormanları kesip biçmiş, suları zehirlemiş, hayvanları katledip kendi evini ateşe vermiş.
Ciğerlerimizi yakan duman, yanan kendi yuvamızdan geliyor yani. Ayak tabanlarımızın altı o yüzden her geçen gün daha çok ısınıyor. Gökyüzü o yüzden turuncu. O yüzden iklim krizi yalan. Ve deli olan da benim.
Şimdi tırlatma zamanı! Demirbank iyi günler diler.
İçinde kendimi bulduğum bir yazı olmuş kaleminize sağlıkk ♥
Sağolasın sevgili M!sha♥ Ne mutlu bana!