İnsanın her sabah kalkınca sulayacağı birkaç çiçeği olmalı.
Ya da cümleyi şöyle kuralım: İnsan, her sabah en azından çiçeğini sulamak için kalkmalı!
Bazı sabahlar, sabah oluyor ama olmuyor ya, hani! Uyku bitiyor ama beden dinlenmiş olarak uyanamıyor, ya! O zaman, insan dediğin, en azından, çiçeklerine yazık etmemek adına uyanmalı. Olmazsa, uyur insan yine bir yudum peynir ekmek atıştırıp gerekirse. Ama önce çiçek kişisine su verme nöbetiyle yaşamaya devam etmenin zarif direnişine bir selam çakılmalı!
Bu çiçek olayı ciddi!

İnsan depresyonda olur, işsiz olur, terk edilir, alkole gark olur, hava sıcaktır, hava soğuktur, hava erken kararır, hava bir türlü kararmak bilmez, olsun! Ne olursa olsun! Diyorum sana! Bu çiçek olayı ciddi!
Mesela, al beni: Bir yabani çiçek duvardan kafasını uzattı mı, içim içime sığmıyor! Sarmaşıklar eski evleri ufaktan ufaktan işgal edince, içimin yağı eriyor. Asfalt çatlasa, aradan birkaç ot “selam, biz geldik” diye bir el etse, ben adeta dört köşe!
Diyorum ya, insanın her sabah kalkınca sulayacağı birkaç çiçeği olmalı.
Çiçek dediğin, cips paketi değil ki azizim!
Ruhu var, yumuşacık bir cildi var, çeşit çeşit rengi var, kokusu var, dokusu var. Öyle değil mi?
Çiçek dediğin öyle bir şey ki azizim! Kimimizin çiçek olmaya daha çooook yolu var!
“sabah nöbeti” üzerine 0 görüş