varla yok arası

“Geçen sene pek de matah değildi, yeni gelen iyi olsa, ne iyi olur” diye ümit içinde karşıladığımız 2020 bütün gezegene yaka silktirdi! Herhalde bu eski koca yeryüzünde, üzerinde yaşayan her tür canlıyı aynı anda bu kadar derinlemesine etkileyen benzer bir durum yaşanmamıştı. Evet, bu konu da ne kadar şanslı nesillerden geldiğimizi gösteren sapasağlam bir kanıt olarak tarihin bitcoin sayfalarındaki yerini aldı.

Düşünüyordum da, eskiden yeni yıl yaklaşırken kendi küçük dünyalarımızı iyileştirmeye yönelik kararlar alırdık. “Durup gülleri koklamak, kilo vermek, para biriktirmek, spor yapmak, sigarayı bırakmak, sağlıklı beslenmek, daha çok kitap okumak, sevdiklerimizle daha çok zaman geçirmek” gibi maddeler olurdu karaladığımız listelerde. Hepsinin gerekliliğine inanırdık. Hepsini yapmayı samimiyetle isterdik en başta. Aslında hepsini aynı anda yapamayacağımızı da bilirdik. Önce, birazını yapsam da hiç yoktan iyidir avuntusuna teslim olur. Yılın ilk ayı bitmeden yavaş yavaş hedef küçülterek bu küçük ideallerimizi çoktan yeni seneye erteleyip rahata ererdik.

Şimdi öyle mi ya? Yeni listemiz en temel öğelerden oluşuyor. Olmazsa olmazlardan, en can alıcı, en hayati şeylerden!

Mesela: 

1) Hayatta kalmak için elinden geleni yap

2) Sevdiklerini hayatta tutmak için çaba sarf et

3) Kendinin ve ailenin hayata tutunabilmesi için çabala

4) Anına şükret, ölüm yakın unutma

5) Bugünler de geçecek yakında!

Gerçekten geçecek değil mi bugünler de? 

Peki, nasıl geçecek? Hem sayımız hem daha iyi günlere olan inancımız azalarak mı çıkacağız bu yapışık karanlıktan?

Yoksa kendimizle ve birbirimizle yepyeni, dirençli bağlar örerek mi ulaşacağız aydınlığa?

Büyük bir toplumsal keder yaşandıktan sonra yüreğinin büyüklüğünü göstererek yardıma koşan çok toplum gördüm. Sokaklarda bir başka iyilik, yardımlaşma, nezaket, dayanışma, tüm o iyi hissettiren, insana yakışan değerler, insani dokunuşlar…

Korona zamanlarındaysa kendi tuvalet kağıdından, kendi özgürlüklerinden, kendi maske takma/ma hakkından ve kendi ekmeğinden başka hiç bir şey umurunda değil hiç kimsenin! Oksijen havadan araklanıp depolanabilir bir şey olsa onu bile yürütüp kendine saklayacak kadar bencil ve zalim bazıları.

Hep varlığı pamuk ipliğine bağlı canlılar olageldik. Ama bunu kendimizden saklamayı hep iyi becerdik. Çünkü yaşamayı sadece ölümü unuttukça başarabilmiştik. Şimdiyse ilk kez bu kadar yakından ve bu kadar net görüyoruz incecik ipi!

Öyle belli ki: Hepimizin hayatta kalması için hepimize ekmek gerek, hepimize kışın soğuğunda kalın yorganlar gerek, hepimize şefkatli seslerden duyulan öğütler gerek, hepimize dost eller gerek. 

İyice belli ki… Hele şimdi: Bu yalnız karanlık tek başına aydınlanmaz!

Tut elimi!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d blogcu bunu beğendi: