Bazen hafiften rahatsızlanır insan hani. Öyle çok kötü değil de kırık, yorgun ya da uykuluymuş gibi bir his. Aslında azıcık ittirse kendini, işe ya da okula gidebilecek, önünde bekleyen gün içinde normalde yapmayı planladığı şeyleri yapabilecek… Ama şöyle bir dinliyor ruhunu ve vücudunu, sonra da evde kalarak o günü kendine armağan etmeye karar veriyor! O kararı verir vermez insan aniden gelen bir hisle iyileşiverir ya! İşte o hisse bayılıyorum!
İçimde gizliden köpüren bir sevinç oluyor o zamanlarda, hele de kafam rahatsa o aralar. Tebeşir tozu yutup okulu kırma planları tutmuş bir çocuğun sevinciyle doluyorum. Ama susssss! Kimseye söylemiyorum, söylersen büyüsü kaçarmış…
O günlerde beline atkı dolamak, kafana pazen örtü sarmak, lavanta yağı buğuları yapmak, sıcak su torbalarına su fokurdatmak, aklıma gelen her şeyi yapıyorum… Ve aslında vaziyetin o kadar da beter olmadığını çaktırmamak için aklıma geldikçe, evde dolanıp eğilip kalktıkça ıhlıyorum. Ihıldayınca ruha girmeye çalışan olumsuz duygular korkup kaçışırmış (şaka şaka, yoksa değil mi?).
Tabii, hasta olunca uyuyup dinlenmek illa da şart değil. Ne zamandır bitirmeye vakit bulamadığımız kitaba cumburlop dalabiliriz… Görmek istediğimiz filmi ya da diziyi izleyebiliriz. Ve hatta ona başlamadan kendimize mısır patlatıp portakal suyu sıkabilir, bunları yaparken de istediğimiz kadar yüksek sesle ıhıldayabiliriz… İnsan ıhıldadıkça bu işte ustalaşırmış (çaktırma, bu kesin bilgi!)
Sonra perdeleri kapat, telefonlar zaten kapalı, uzan şöyle bir kanepeye. Öyle kenara değil, korkak alıştırma kendini! Yayıl yayıl, bugüne bugün senin dükalığın burası, artık dükalık da ne demekse, sanırım sana aitse kimseler karışmadan kafanı dinleyebildiğin kafa bir yer…
Serp yanına yastıkları, yumuşacık battaniyeleri, o gün aslında hayatı kırmadığının, evde özgür kalmanın ne kadar da haklı bir nedeni olduğunun göstergeleri hepsi… Kedi de sever hem onları…
Hele bir de azıcık burnun akıyorsa, ipeksi kutu mendilin de varsa, çalsın sazlar, oynasın oynayanlar! Ohhhh, senden iyisi var mı?

Yoksa gerçekten mi hastayım?
Bunları yaptın, kanepeye uzandın. Sonra ne olduysa olmuş… Film başlamış, hatta bitmiş… Güneş gitmiş, gece bile gelmiş. Ve sen horul horul uyumuşsun o arada… Meğer gerçekten hastaymışsın! Olsun, üzülme! Hemen kendine kararlılıkla şunu söyle “Olsun, yarın bir daha deneriz.” Duyduk duymadık demeyin millet, yarın da evde ıhlama mesaisindeyiz!