İyi çıkan, tatlı kokusu odayı tutan karpuz haberi gibi sıradan sevinçleri özledim.
Güneşin altında geçen uzun saatlerin akşamında insanın üstüne çöken kırmızı yanaklı tembellikleri…
Gözlerimi kapatınca denizin altında uzaktan geçen patpatların sesiyle kendi zihnimin sessizliğine gülümsemeyi…
Kaygısızlığı çocukluğa özgü sananlardan değilim, hem de hiç.
Çocuklukla gelen güçsüzlük ve küçük bedenlere işlemiş çaresizlik çekilir şey değil kuşkusuz.
Ama elbet mutlu çocukluklar geçiren, büyüklerinin onu ne kadar içten sevdiğini adı gibi bilen minikler de olsa gerek.
Onların sırtını şefkate ve güvene dayamış çekincesiz yaşama sevincinden bir kaşık alabilir miyim lütfen?