dere kıyısı

kanayan çivi

Mırıldanarak akan, kendi halinde bir derenin içine oturmuş koca bir taş yokluğun… Her zaman billur ve sakin değil su yine de bir şekilde yuvarlanıp gidiyor. Taş yosun tutuyor tutmasına ama ne güneşle uyuyup uyanıyor ne de zamanla ufalıyor.

Diyemem ki tahta bir sopaya saplı bir çivi yokluğun hem bana zarar hem dokunana batar. Sana  hiç kıyamadımö kıyamam!

Sen ne seçtin bunu ne de istedin… Beklediğin, hak ettiğin, edindiğin başka kollarıydı aynı yolun, ihtimal ki hayat umursamadı bile gönlünden ne geçirmiştin.

Sorsam kendime: Yaptıklarımızın ne kadarını bir şeye doğru koştuğumuz için yapıyoruz ne kadarını bir şeyden kaçtığımız için… Yapıp ettiklerimizin hangisini aklımızla kararlaştırıyoruz hangisini bilinçaltımızdan gelen talimatlara göre yapıyoruz? Ne kadarına bile isteye atılıyoruz ne kadarına mecbur kalıyoruz?

Belki asıl soru şu: Hayatımız mı bizi yaşıyor biz mi bu hayatı yaşıyoruz?

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 240

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d