Bu dünyayı yaşanılır kılan insanlar, şehirlerin göbeğine kocaman heykelleri yapılanlarla… Yani büyük savaşlar kazanan komutanlarla veya devletlerin kaderini yazan politikacılarla aynı insanlar değil bence. Şüphesiz onlar da hem bizim yaşantımıza hem de tarihin akışına kayda değer ölçüde yön veriyor. Ama bazı insanlar var ki onlar hayatımıza dokunuyor. Ve o dokunuşları sayesinde belki, bizim kendi küçük dünyalarımız […]
“Öldürmeyen acı güçlendirir”
Nietzsche zamanında nasıl bir deneyimden geçerek, nasıl bir mantık dizgisine dayanarak demiş bilmiyorum “Öldürmeyen acı güçlendirir” diye. Ama bazen bu sözün bir önerme olduğunu kabul ediyorum bazense bu olsa olsa bir dilektir diyorum. Güçlenen bedenimiz mi, ruhumuz mu, irademiz mi? Acı veren kader mi, kendi şeytanlarımız mı, başka insanlar ya da olaylar mı? Bilmiyorum. Onun […]
ganimet kadın, emanet hayat!
Başı sonu yok. Sadece güneş. Çatlak toprak. Çatlak cam, kapalı kalın perdenin arkasında saklanan. Korkudan, güçsüzlükten, tam orta yerinden çatlaya çatlaya yaşama katlanan yürek… Kum fırtınası gibi yağan kötü haberler. Koca bir belirsizliğin ortasında. Sahip çıkılmamışlığın, insan yerine konulmamışlığın, hak tanınmamışlığın göbeğinde… Hayat değil bu, dört bir yanı ufuklara kadar uzanan bir mahrumiyet bölgesi. Ömür […]
her tohum bir sır küpü!
Bir kuru fasulye taneciğinin bile iki parmak pamuk ve birkaç damla suyla canlanabildiğini gözlemlediğim çocukluk yıllarından beri tohumlar beni büyüler. En çok da onların temsil ettiklerine bayılırım. Her biri içinde kendi sırrını ve bir gün var edeceği saklı dünyasını taşır. Sabırla bekler, direnir, dayanır ve günü gelince var eder. Ne dişi, ne kudretli bir sihir […]