bir lokma bir hırka

bir lokma bir hırka

Bahar geldi. Sonra geldiği gibi gitti. Dün yaz gibiydi gün, bugün kış gibi!

İklim değişikliğinin var olduğunu kabul etmek, doğayı sömürerek cebini dolduranların işine gelmediğinden, bizi de kolayca onları dinlemeye ikna ettiklerinden, durumu iklim değişikliğine değil de havanın “gel gitli” ruh haline bağlıyoruz, çok da iyi ediyoruz. Aferin hepimize…

Neyse, dedim ya dün hava güzeldi. Sabah evden çıkarken de fena değildi ama şimdi buz! Yürüyüşüme ara verip ısınmak için yolumun üstündeki ikinci el eşya mağazasına uğradım, dolanıyorum. Cebimde az biraz para da buldum. Gelmişken bir hırka mı alsam diye kafamda evirip çeviriyorum. Hırka almasam eve gidene kadar idare edemez miyim? Alacak olsam ne renk almalıyım, hırkalar ne tarafta duruyordu? Bol bir şey mi alsam, en ucuzundan bir şey bulup sonra buraya mı bağışlasam?

Sanki o anda benim için dünyanın en büyük derdi bu hırkaymış gibi hem askıların arasında turluyorum hem de hesap yapıyorum. Malum, zihin dolu, vücut yorgun olunca en ufacık karar ya da plan değişikliği bile hak ettiğinden çok enerji gerektirebiliyor bazen. Duygusal yükler birer elektrik kaçağı gibi ruhun yaşam enerjisini emebiliyor… Haliyle, hırkaları da olduğundan çok daha önemli hale getirebiliyor!

Sonunda yumuşacık bir hırkada karar kıldım. Eski ama renkleri gözalıcı. Şönil yünle ve kalın şişlerle elde örülmüş sanırım. Kapüşonu var. Ucu minik ponponlu iplerle önden bağlanıyor. Açık yeşil, safran, mor, turuncu renkleriyle neşeli bir model. Gördüğüm gibi kapıp aynaya koşuyorum. Hemen deneyip üstümde nasıl durduğuna bakıyorum.

Pek de yakışmış canım, param da yetiyor, yaşasın! Kasaya doğru seğirtirken neşeyle dolduğumu hissediyorum. Ne zamandır ertelediğim işleri yapacak enerjiyi içimde canlanırken buluyorum. Yapmadıkça kafamda devleşen işlere dalacak bir motivasyonla kasa sırasında bekliyorum. Gogol’ün “Neşelenince neler yapmaz ki insan!” demesi gibi, biran “neler beceririm ben şimdi” diye kendi kendime seviniyorum.

Sürpriz Gelişme

taş fırın ekmeği

Kasa sırasında üçüncüyken mağaza kapısındaki çan çaldı, içeriye bir kadın daldı. Benim şans eseri yeni bulduğum neşeden eser yok görünüşünde. Belli ki bayağı üşümüş. Yılların derinleştirdiği izlerle dolu yüzü soğuk yüzünden kasılmış. Elleriyle kısa kollu yıpranmış bluzundan açıkta kalan kollarını sarmış. O da herhalde benim gibi hazırlıksız yakalandı soğuğa diye düşündüm, belki o da hırka alacak o tarafa doğru gittiğine göre…

Hala bekliyorum, şimdi ikinci sıradayım. Az evvel giren kadın yanımdan geçti aceleyle, bu sefer üzerinde bir hırkayla. Elleri yine kollarını sarmış, belli ki hala ısınamamış. O anda onu gözümün nereden ısırdığını hatırladım, evsizlere yemek dağıtılan sokaktaki banklarda oturuyordu, bir de köpeği vardı sanki. Geçen gün önünden geçerken “bugün hava ne güzel değil mi?” der gibi gülümsemiştik karşılıklı.

Ben onu nasıl daha önce anımsayamadığımı düşünürken, kasalara değil, doğrudan kapıya yöneldi. Çan çaldı, kadın çıktı, kapı ardından kapandı.

Hızlıca etrafıma bakındım. Burada satılan eşyalarda alarm yoktu. Ama çalışanlar, diğer müşteriler, kameralar… Benden başka gören, anlayan olmamış mıydı?

Görseler durdurmazlar mıydı? Arkasından koşmazlar mıydı? Sonra ne olurdu? Muhtemelen polisi arayıp onu arkada bir yere götürür belki üstünü arar ve sorgularlardı. Ona ne yaparlardı?

Burası sosyal yardımlaşma amacıyla çalışan bir vakfın bağışlarla hayatta kalan ikinci el mağazalarındandı. Amacı yardımlaşmaydı ama çalışanlarına pek de iyi davranmadıklarına dair dedikodular ayyuka çıkmıştı. Amacı yardımlaşmaydı ama ne hikmetse yardımların hep belli bir dinin mensuplarına gittiği haberlere konu olmuştu. Amacı yardımlaşmaydı ama yardıma ihtiyacı olan herkese hakkaniyetle yardımcı olmuyorlardı.

Amacı yardımlaşmaydı ama aynı dine mensup LGBTQ bireylere bile ayrımcılık yaptıkları biliniyordu. Amacı yardımlaşmaydı ama bağışlanan eşyaları çoğu zaten hali vakti yerinde olmayan müşterilerine giderek daha pahalıya satıyorlar, bazen bir malın eskisine yenisinin piyasa değerinden bile daha çok para istiyorlardı.

Yani gerçekten de pek yardımseverlerdi aynı iklim değişikliği yalanından bizi kurtaran sanayiciler gibi!

Bunlar saniyeler içinde aklımdan geçti: Hızlıca etrafıma bakındım yeniden. Çalışanlar, diğer müşteriler, kameralar… Benden başka gören, anlayan olmamış mıydı?

Sence ne yaptım sonra? Ya sen olsan ne yapardın?

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 237

bir lokma bir hırka” üzerine 6 görüş

  1. Hayattan güzel bir gün daha..
    Hırkayı merak ettim bu arada,böyle ayaküstü gerçekten ihtiyaç olan alışverişleri çok severim ben de 🙂
    Ödemeden çıkan kadın ile ilgili ise mağazaya başka bir gün gidip bir bağış yapardım,o kadın adına.
    Sevgiler.

    1. Merhaba yeniden 🙂

      Hikayenin orası kurmaca ama ben de severim öyle denk gelmeleri.

      Oraya sürekli ufaktefek bir şeyler bağışlıyorum. Pek benim çizgimde olmasa da birçok insan faydalanıyor sonuçta. Hırkalı kadın niyetine bağışlayacağım bir sonraki seferde, iyi fikir 🙂

  2. İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır. Kaleminize sağlık 🤗

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d blogcu bunu beğendi: