fil

gel kardeşim

Gördüklerine dayanamıyor artık gözlerim, dünyaya açılan kapıları şimdilik kapatmaktan başka çarem kalmadı. Sıkışınca, kafayı kuma gömmeyi reddeden her fani gibi kanadı tırnaklarım tırmalamaktan, kırıldı ses tellerim dert anlatmaktan, değerdi bari tek bir duyan olsaydı.

Bir yasımız vardı, dumanı halen tüten yıkıntılar arasında çürüyen herkes için ve geride kalsa da yaşamı kalmayanlar için… O yas yüreğimize çöktü, dehşete düşüren, azaltan, felç eden bir çaresizlikle birlikte. “Zamanla geçer” derler, zaman geçse de dertler geçmeyince acı azalacağına çoğaldı!

“Sesimi duyan yok mu?”

Bir soru değil, bir yakarış, bir dua: “Sesimi duyan yok mu?” Binlerce, on binlerce kez yankılana yankılana boğazımızda yumru da değil, bir yumruk gibi takılı kaldı!

fil imajıŞimdi, yere düşüp bin parça olan cam bardaklar gibi dağılan hayatları düşündükçe, kıymıklar batarken içimize. Abluka altındaki yaşantılarımızın içinde soluklanmaya uğraşırken fazla göze batmadan. Bir filken ama böcek gibi yazarken kişisel tarihimizi ince duvarlı evlerimizde titreyerek korkudan ve parasızlıktan… Kalpsizlerce yönetilen bir dünyadan, öküz kafası kadar yürek taşıyarak çıkış ararken… Kimsesiz ve sahipsiz çocukları ülkemin, kardeşlerinden başka kollayanı olmayan, kardeşinin kim olduğunu hatırlamayan…  Sesimizi duyan yok birbirimizden başka! Kimse yok başka, duyan ve umursayan!

 

 

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 236

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d blogcu bunu beğendi: