Yıllar boyunca Amerika’nın doğu kıyısında bulunan üç farklı eyalette, irili ufaklı şehirlerde yaşadım. Hayatın cilvesi ve yaşın getirdikleri diyelim, geçici mavi yakalı işlerde de çalıştım arada, beyaz yakalı pozisyonlarım da oldu. Bu sayede süper markette pasta süsleyen arkadaşlar da edindim, dünyanın en iyi üniversitelerinde okumuş, şimdi de dünyanın en iyi üniversitelerinde ders veren hoca dostlar da.
Kimliğimi nasıl tanımladığımdan bağımsız olarak Türkiye’den gelen bir kadın olmam nedeniyle beni egzotik bir çiçeğe benzeten de oldu ki bitki değilim, egzotik hiç değilim. Türkiye’deki depremlerin suçunu yeterince iyi ibadet edemeyen Müslüman hemşerilerime atan da oldu. İstanbul’da doğduğumu duyunca “Istanbul, Not Constantinople” şarkısını gülümseyerek söyleyen de!

Ne diyeyim, herkesin fikri de, bilgisi görgüsü de ya da bunların eksikliği de, kendisine! Ama bütün bu değişik yaşam deneyimleri içinde ilgimi çeken noktalardan biri insanların yaşama açılan pencereleri oldu. Ve bazılarının doğrusu ya, penceresiz, ışıksız bırakmayı seçtikleri zihinleri!
Acaba dedim bu eğitimle mi ilgili? Doğduğu büyüdüğü yerle mi? İnandığı ya da inanmadığı dinle mi, yoğrulduğu veya yoksun kaldığı gelenek görenekle mi? Ailenin etkisi mi, coğrafyanın mı, öğretmenin mi, genlerin mi? Zekâ mı bunun nedeni, sezgi mi, yürek mi, vicdan mı veyahut kalp mi?
Hep merak eder dururum: Nasıl oluyor da Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkeden gelen birilerinin dünya görüşü, yeri geliyor da Amerika gibi birinci dünya ülkelerinde doğup büyümüş birilerininkinden daha aydınlık, daha ilerici, daha demokrat ve insancıl olabiliyor?
İşin ilginç tarafı, bu kişisel bir soru da değil. Bizim klandan gelen birçoklarımız için sonuna kadar geçerli.
Galiba cevap yukarıdakilerin hepsinden birer kıymetli tohum alıp onu doğru bir bahçeye, iç ısıtan güneşine, şifalı suyuna, bahçıvanının güven veren maharetli ellerine emanet etmekten geçiyor.
Benim için Boğaziçi asırlardan beridir bu toprakların ışıklı bahçelerindendir. Bu gezegene bilim insanı, sanat insanı, iş insanı dahası dünya vatandaşı kısacası düzgün insan yetiştirir.
Candır Boğaziçi, hepimizindir.
Sadece zihinlere bilim, sanat öğretmekle kalmayıp ruhlara da demokrasi ve dostluk ilhamı verdiği için değerlidir! Farklılıkları tanıştırdığı, onları aynı erdem kabında kaynaştırdığı ve hepimize kendimize sahip çıkarak birlikte yaşamayı öğrettiği için değerlidir.
Liyakat mektebi Boğaziçi Üniversitesi asırlardır kalem tutan eller yetiştirir!