Anlatmakla anlaşılmak arasındaki uçurumun derinliği beni bazen hayattan bezdiriyor… Sanki aynı dili konuşan uzaylılarız karşımdakiyle ve kelimeler aynı olsa da hepsi birer başka anlam içeriyor. Sanki suya koşan vahşi hayvan sürüleri geçiyor onun anlam dünyasıyla benimkinin arasından. Sanki alternatif evrenlerde nefes alıyor ciğerlerimiz. Sanki saat kolları terse dönerken zaman başka yöne akıyor dünyalarımızda. Kısacası tam ne oluyor bilmiyorum. Sadece anlaşılmadıkça içimde hafiften köpürmeye başlayan bir sıcak su kaynağı hissedip mide asit gidericiye koşuyorum.
Kaba hatlarıyla ayıracak olursak “anlamayanlar” da kendi aralarında üç temel gruba ayrılıyor: Biri “anlayıp da anlamıyor gibi yapanlar” diğeri “gerçekten anlamayıp anlamayı da zerre kadar umursamayanlar” üçüncü ve en masumlarıysa “anlamak istese de elinden gelmediğinden anlayamayanlar.”

Anlayıp da anlamıyor gibi yapanlar genelde anlamak işine gelmediğinden, yüzüne tükürsen Yarabbi şükür diyen grup arasından çıkıyor. Söylüyorsun, ne demek istediğini gayet iyi biliyor. Hatta şark kurnazı kafasıyla leb demeden leblebiyi anlıyor. Ama yok, Nuh diyor, peygamber demiyor. Üstelik “peygamber demiyorum ki” de demiyor. İddialaşmıyor bile yani bu tür insansılar. “Ben ne bilem!” tavrıyla salağa yatarken seni apaçık salak yerine koyuyor. Bu modele ne bilim işliyor, ne mantık, ne rasyonellik! Gözleri zekayla cin gibi parlarken “ben ne anlarım ki” ya da “aa ama o öyle değil ki” veya “ama konu o değil, ilgisi yok” diye diye tüm mantık kurallarını cayır cayır ateşe vererek insanın içini kurutuyor.
DOĞRU GÖRÜNEN YANLIŞ YANITLAR
İkinci cins anlıyor ama umursamıyor. Karşısındakini artık toplumsal cinsiyet olur, yaş olur, sınıf olur, eğitim olur, bir şekilde kendisiyle eşit görmüyor. Eşit görmemek ne kelime! Onu insan yerine bile koymuyor aslında. Ama kendisi “üstün insangiller”den olduğundan bunu açık açık ifade de etmiyor. Sen allame-i cihan olsan yanıt vermiyor, sahte bir gülümsemeyle ya da “Tabii tabii” diyerek geçiştiriyor. Ama tabii gidiyor yine kendi bildiğini okuyor. Ne bir özür, ne bir açıklama, hak getire! Üsteleyip sorarsan, ilk bakışta doğru görünen yalan yanlış yanıtlar veriyor. O yanıtlar doğru mu bilmiyorsan ya da teyit edemiyorsan, yandı gülüm keten helva, karşındaki amacına eriyor. Biraz zaman, inat ve çaba gerektiriyor ama bu cins eğitilebiliyor.
Bir de üçüncü grup var ki “söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır” denen insanlara deniyor. Onlar diğerleri gibi kötü niyetli değil sadece ellerinden gelmiyor. Belki yaşları çok genç daha. Belki çok korunaklı hayatlardan geliyorlar. Belki yürekleri yüzleşmenin yükünü taşıyamıyor, hissediyorlar ve tehlikeli kapıları açmaya bile yeltenmiyorlar, inkar onlara iyi geliyor. Belki kayıplar, travmalar, kalpte çizikler, dizde yaralar yok onlarda daha. Zamanları gelmemiş hala. Muhtemel ki bir kısmı oldukça, piştikçe kendiliğinden anlayacak. Hatta gelip “bana demiştin zamanında, anlamamıştım” diye dürüstçe itirafta bulunacak. Aramıza katılacak…
Neyse ki anlayana kollarımız hep açık bizim. Temiz ve lezzetli bir bardak suyun tadını alana. Dostun içine akan yaşlarının acısını boğazında duyana. Bir çiçeğin, taze kesilmiş çimin kokusuyla mest olana. İnsandan, doğrudan yana olana. Adına rüya de ütopya de, inatla ümit dolu hayaller kurana… Gelmediysen gel, yer var, sana da. Her zaman yer var insan olana aramızda…
merhabalar ( :
ahh yine en hassas duyguları ne kadar güzel, ne kadar hoş, ne kadar zarif biçimde kaleme almışsınız. hem de masal tadında anlatmışsınız. kaleminize, yüreğinize, ruhunuza sağlık..
size çok sevgiler ve çok selamlar gönderiyorum..
Merhaba sevgili Ohen,
Beğenmenize çok sevindim.
Leb demeden leblebiyi anlayanlardan, sezenlerden, içinde bilenlerden olarak seveceğinizi tahmin ettiklerimdendi…
İyilikle, sevgiyle, güzel günlere,
Günümüzü anlatan bir yazı.Kısacası tam ne oluyor bilmiyorum. Ama hiç iyi şeyler olmuyor. Kaleminize sağlık. 🤗
Bence insanlar zihinsel tembelliklerinden ve empati eksikliklerinden düşmanca hislerle besledikleri ateşin aslında herkesi yaktığını göremiyor. Tatsız tabii, hem de çok!
Hiç anlayanlarla anlamayanlar bir olur mu? 🙂
Olabilir mi? 🙂