Dizlerini karnına çekerek evin güneş gören köşesine kıvrıl; yola devam etmekte kararsız bir fetüs ya da yalnızlığına düşkün yaşlı bir kedi gibi…
Sakin hareketlerle bir avuç dolusu adaçayını tutuştur, şeytanı sustur, verme ateşe evi!
Kışın soğuğu yolda, ruhun parmakları şimdiden kaskatı, hele toprak… Üşür şimdi o, düşünme, nefes al, karartma o enseyi…
Ha hatırlayıp ha uydurarak…
Kendi ninnini kendin söyle kendine, sallanarak ileri geri:
“Kov bostancı tasayı… Yemesin bu kafayı… Günü gelip geçecek… Zaten hep geçmedi mi? Ee ee ee e!”
