acil kalp aranıyor!

Eğri oturdum, doğru oturdum. Biraz düşündüm, biraz taşındım. Ve galiba en sonunda meselenin özünü ucundan da olsa yakaladım. Aslında konu ağır konu ama çözümü de bir o kadar basit. Şöyle ki… Nasıl demeli… Bir kerede söyleyeyim bari: En temelde işin özü, toplumsal organ hiyerarşisi!

Kulağa biraz garip geliyor değil mi? Aslında çok da değil! Düşünün ki biz daha doğmadan önce, uzak memleketlerde bir yetenek yarışması yapmışlar. Varlığımızı mümkün kılan bütün organlar ve ruh, hepsinin temsil ettiği değerlerle birlikte binbir emekle hazırlanıp yarışma günü yerlerini almış. Hepsi de sırayla, adları okundukça sahneye çıkmış ve özenle hünerlerini sergilemiş. Mide, on lahmacunu soğan maydanoz demeden afiyetle kıvırıp yemiş, bana mısın dememiş. Karaciğer, Makber dinleyerek bir küçüğü halletmiş, bir gıdım gevşememiş. Kalp kendi yazdığı şiirle herkesin bam telini titretmiş, alkışlara karşılık gözleri dolu dolu utangaç bir edayla gülümsemiş.

Akciğer Alp dağlarından taze bir nefes çekmiş içine, usulca havaya üfleyerek herkesi gülümsetmiş. 

En son sıra beyne gelmiş. Beyin, iç seslerini iki takıma ayırarak bir münazara sahnelemiş. Öyle hipotezler yarıştırmış öyle afili laflar etmiş ki anlayan anlamayan herkese kendini beğendirmiş. Bakmış yanındaki alkışlıyor, bilmeyen ayakta alkışlamış, öbürü meseleden hiç çakmayan bir tok “bravo” patlatmış… Derken beyin hayranlık nidaları arasında on numara beş yıldız organ ilan edilmiş. O zamandan beri arkada bıraktığı diğer organ kardeşlerine bir gün olsun dönüp bakmamış. Hep güya ileriye ve hep yalnız gitmiş. Kararlarında kimseye danışmamış. Nezaketen bile olsa hiç kimseye fikrini sormamış. Kendi bildikleri yeter sanmış. Bilmek yeter sanmış!

Renkli masaldan kara gerçeğe dönecek olursak: Artık, sen de pozitivizmden beri, ben diyeyim Ay’ın fethinden beri, beynin hakimiyeti bütün diğer organlarınkini geçti! Böbrek, karaciğer vb onlar zaten kendi halinde çocuklar ama kalp… En çok o alındı bu işe, e haliyle! Kalbi yuva bilen empati, sevgi, vicdan ve tüm diğerleri içlerine kapandı ihmal edildiklerinden beri. Hele ruh, hele ruh! Varlığa erdem pompalayan, bilince sezgi fısıldayan ruh!

Onun hali iyice perişan!

Ve tabii çağın galibi beyin böbür böbür böbürlenmekte, ateşte unutulmuş tombul çaydanlık misali. İçi içine sığmıyor, bağırıp zıplayarak zaferini kutlamak istiyor. Ama yiğitliğine yediremiyor. Ciddi görünmeye çalışarak, duygu, izan, ar, hakkaniyet ve his gibi tüm o arka plandaki organ vızıltılarını iyice kafasından uzaklaştırarak giriştiği işe devam ediyor. 

Beyin ya da sırf beyin gücüyle yaşayan insan bir matematik insanı. Teknik bir kişi o. Bir teknokrat! Ya da bir işletmeci! Onların da sosyal bilimi yok sayan, edebiyatı gülünç, sanatı anlamsız bulan güruhundan geliyor. İnsanları en iyi o biliyor ve bilgisini kendi çıkarına kullanıyor. İnsanları anlıyor mu peki? Umursuyor mu? Niye bununla zaman harcasın ki! Vakit nakittir diyor ve parasını saymaya gidiyor.

Peki insanlar hala en önemli organın beyin olduğunu mu düşünüyor? Bilgiye ve beceriye erişim artıyor ama beyin hala mı rakipsiz bir numara? O yüzden mi beyin gücüne dayanan ve bol para kazandıran birçok irili ufaklı icat aslında gezegenin ve insanlığın sonunu hazırlıyor. Plastik pipetler, naylon torbalar ve pet şişeler mesela? Peki o beyin o kadar parlak bir şeydi de niye yaptıklarının uzun vadedeki sonuçlarının kendi çocukları ve torunları dahil herkese zarar vereceğini öngöremedi?

Beyin “hay aksi, olmadı bu iş, beceremedim” demeyecek. O itiraf etmeyecek herşeyi tek başına bilemeyeceğini, bilmenin yarısının sezmek, hissetmek olduğunu söylemeyecek! Ama bilen unutmamacasına biliyor: 

Sadece beyinle karar vermek beyinsizliktir! Kalbe ve ruha söz hakkı verin! Gezegene bir şans verin!

Organlara eşitlik!

Bir süre önce can dostum, “yazsana” dedi yine; “yine yazsana!” Her şey öyle başladı zaten...
Yazı oluşturuldu 240

acil kalp aranıyor!” üzerine 2 görüş

  1. merhabalar ( :
    organlarımız üzerinden insanı insan yapan değerlerimize sahip çıkmayı ne de güzel anlatmışsınız. organ yarışında beyin her zaman bir adım önde görünse de bence kalbin yeri her zaman çok başkadır. dediğiniz sadece beyinle karar vermek beyinsizliktir. bu sebepten kalpten ve ruhtan beslenmeyen beyin bir makineden farksızdır.

    selamlar, esenlikler, sevgiler..

    1. Merhabalar,

      Beğenmenize çok sevindim.

      Evet bazen akılla, beyinle, mantıkla verilen kararlar kalbin fikri sorulmadan verilmişse ise aynı zamanda beyinsiz de oluyor.

      İyiliklere,

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön
%d